Toplantının başbaşa görüşme kısmı 22 dakika sürdü. Tek bölümü bile uzun metrajlı bir sinema filmi ile yarışan yerli diziler izlemeye alışık olan bir millet için “sitcom” dizileri süresine tekabül eden bir toplantı bizim milleti kesmezdi. Olayları “saniye saniye” kaydeden kameralar sayesinde yorumlanabilecek sayısız kare elde etmek mümkün. Misal, bu şekilde 22 dakikalık bir görüşmeden tam olarak 1320 fotoğraf karesi çıkarılabilirdi, başbaşa ve basına kapalı görüşmemiş olsalardı. Hiç te küçük bir rakam değil dikkat ederseniz. Toplantının genel seyrine bakılırsa beklenmedik tepkiler vermesi beklenen Trump, herhangi bir insandan beklenmeyen herhangi bir tepki vermemesiyle yine herkesi şaşırtmışa benziyor.

Toplantının öncesi, sonrası ve toplantı ile ilgili taraftarların görüşleri hep yandaş basında ayrıntılı biçimde yer aldı. “Direkte patlayan şutlar” ve “verilmeyen penaltılar” hariç tabi, onlar verilmedi. Beden dili uzmanları göz kapağı hareketlerinden bile anlam çıkardılar. Yok, şöyle elini uzattı, yok böyle oturdular… “Trump’ın taktığı kravatın uzunluğu, Erdoğan karşısında duyduğu ezikliğin bir dışa vurumuydu adeta” ve “yılışıklığı ile bilinen Trump, suçluluk psikolojisi içinde ve çok ciddî bir görüntü verdi” gibi cümleler içerisinde en çok dikkatimi çeken, Trump’ın verdiği sözleri yerine getirememekten dolayı duyduğu mahcubiyet ve suçluluk duygularının çok bariz bir şekilde ortaya konduğunu söyleyen kişinin yorumu oldu. Hangi sözler verilmiş ve hangileri tutulmamıştı acaba? “Tokalaşırken insanların elini kendine doğru çeken Trump, Erdoğan’ın elini çekmedi, işte dik duruşun sembolü” paylaşımları sosyal medyada mehter eşliğinde ortalığı yıktı. Hani beden dili kavramını duymuştum da, bunlarınki dili aşıp edebiyat seviyesine geldi, resmen Beden Dili ve Edebiyatı bitirme tezi hazırlamışlar.

Bu toplantı bir “resmî” görüşmeydi. Hatta Erdoğan “resimleri ile gösterdik” dediğine göre toplantıda birden fazla resim gösterilmiş olmalı. Gösterilen resimlerin formatlarını merak ettim ben, acaba JPG miydi? Eğer JPG ise ülke olarak “sırtımızı JPG’ye dayamış” olmaz mıyız? O resimleri hazırlayanlar bilinç altı bir mesaj vermiş olabilir mi? Bilindiği gibi, JPG sıkıştırılmış bir resim formatıdır. Resim dosyaları fazla yer kaplamasın diye bu formata dönüştürülür ve bu dönüşüm sırasında görseldeki bazı detaylar kaybolabilir. İşin rengini değiştiren nirengi noktası da bu. Yeni bir ihanet ve kumpas sorgulaması yapması için havuz medyasına bir malzeme daha çıktı, haydi bakalım hayırlısı...

Yeri gelmişken, yerli ve millî bir resim formatımız neden yok? Büyük resmin görünmesini engellemek için “dosya boyutunu küçültmek” gibi masum görünümlü bir operasyonla gerçekleri bizden saklamak isteyen üst akıl ve şürekasının resim formatlarını neden hâlâ kullanıyoruz? TÜBİTAK, teknik üniversiteler, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ve bu işle ilgilenebilecek herkes bence hemen konuya eğilmeli ve kendi resim formatımızı geliştirmeliyiz. Dosya uzantısı ne olacak peki? Uzantı seçmek önemli, soyadı gibi yapışıp kalacak dosya adlarına. AKP’nin oy devşirim süreçlerine baktığımızda “muhtıra”, “muhtar” ve “mehter” etkisini görebiliriz. Hepsine vurgu yapacak şekilde yerli ve millî resim formatımızın uzantısı “.mhtr” olabilir. 

Toplantı sonrası değerlendirme yapan Erdoğan toplantının kısa sürdüğüne ilişkin yapılan yorumlara “Bizler Çatladıkapı mahallesinin muhtarı değiliz. Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanıyız” sözleriyle tepki verdi. ABD’nin Suriye konusunda kapımızı çalacaklarına inandığını da ekledi. Merak ettim, kapımızı çala çala çatlatacak olurlarsa o zaman “Çatladıkapı mahallesi” mi olacağız?