Nurettin Yıldız Hoca’ya yakın olduğu anlaşılan Sosyal Doku ve Genç Doku adlı oluşumun X postuna ve ekindeki videoya göre mesele şu:

Muhafazakâr bir çevrede yetişmiş olduğu anlaşılan bir genç olan Muhammet Emin Ay İstanbul Hukuka Besmeleyle başlayıp Besmeleyle ve birincilikle bitiriyor.

Mezuniyet töreninde gelenekler bir kenara bırakılarak kendisine konuşma yaptırılmıyor. Anladığımız kadarıyla konuşma metni Dekanlık tarafından uygun bulunmuyor ve bu sebeple program dışı bırakılıyor.

Bunun üzerine bu genç hukukçu Dekanlık binasının yan tarafında, mezuniyet cübbesi (biniş) giymiş bir grup gençle birlikte konuyla ilgili bir açıklama yapıyor ve videosu sosyal doku adlı oluşumun X hesabından yayınlanıyor.

Videodan anlaşıldığı kadarıyla Ay, 28 Şubatta başörtüsü zulmü sebebiyle fakülte eğitimini yarıda

bırakmak zorunda kalmış olan çarşaflı bir annenin oğlu. Konuşmasında “Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamızın da dediği gibi …” diyerek Erbakan’a atıf yapmasından da belli ki iktidara “muhalif”. Hatta biraz da “rejime muhalif” gibi duruyor.

Konuşma yapmasının dekanlık tarafından engellendiği belli.

Dekanlığın resmî web sayfasında konuyla ilgili herhangi bir haber ya da açıklama bulamadık.

Ama basında yer alan bilgiye göre konuyla ilgili olarak İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü bu “üzücü” durumla ilgili olarak soruşturma başlatıldığını bildirmiş ve şöyle bir açıklama yapmış: “İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden birincilikle mezun olan sevgili öğrencimiz Muhammet Emin Ay’ı tebrik ediyor, meslek hayatında başarılarının devamını diliyoruz.”

İnternetteki dolaylı bilgilerden anlaşıldığı kadarıyla Fakülte Dekanlığı bu sene dört kişinin birinci olması ve törene çok sayıda davetlinin protokolden katılacak olması sebebiyle süre darlığı olduğundan bahisle bu dört kişiden konuşmalarını kısa tutmalarını istemiş ama Ay buna razı olmamış ve bunun üzerine diğerleri de konuşturulmamış.

Bu açıklama pek makul görünmüyor. Daha ziyade “dindarların iktidarında dindarları konuşturur da ‘şeriatçı’ görüntüsü çizersek sıkıntı olur” gerekçesiyle konuşma engellenmiş gibi görünüyor.

Bu yasaklamanın ya da sınırlamanın 28 Şubattan pek de farklı olmadığı açık. Sadece hem yasaklayan ve hem de yasaklanan taraf, her ikisi de “dindar”. En azından görünüşte ve söylemde öyle.

Sadece bu durum dahi aslında problemin derinliğini göstermeye yetiyor.

Elbette mezuniyet törenlerindeki konuşmalar da makul bir amaçla ve makul bir biçimde kontrolden geçirilmeli.

Ama bu kontrol bir sansüre dönüşmemeli.

Muhalif olmak isteyenin muhalif olmasının gerekçelerini sorgulamak ise kimsenin haddi olmamalı.

Hele hukuk fakültelerinde…