"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

657 de neymiş, memuriyet hizmetkârlıktır...

Ahmet BATTAL
24 Kasım 2015, Salı
Memuriyet sistemi kökten değiştiriliyormuş ve memur-işçi ayrımı kaldırılıyormuş.

Elbette olabilir, ama anayasa değiştirilmediği sürece ancak anayasanın ve Anayasa Mahkemesi’nin izin verdiği kadar olabilir.

Hatırlayalım. 2000’lerin başlarında Başbakan Ecevit ile Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer arasında bu konuda ciddî bir görüş ayrılığı ve hatta çatışma yaşanmıştı. Memurların iş güvencesini hiçe saymak isteyen bir 28 Şubat hükümetine “hukukçu cumhurbaşkanı” direnmişti ve “Anayasaya aykırı olur, yapamazsınız, yaptırmam” demişti.

Şimdi de hukuka, yani yürürlükteki anayasaya aykırı bir şey yapılmaya çalışılırsa biliyoruz ve bilmek istiyoruz ki “İncek’te hakimler var”.

Bu sebeple işin bu kısmını–şimdilik–geçelim.

Ve gelelim sistem değişikliği meselesine…

-Hem kamu hizmetine girişte, hem de görev süresince, ehliyet ve liyakat esas olmalı. Aksi halde iş “torpilliye kadro garantisi”ne dönüyor ve o da tembelliğe ve kaynak israfına sebep oluyor.

-Elbette suç işleyen ve disiplinsizlik yapan memur da olsa, işçi de olsa bunun layık cezasını çekmeli. Suç ve ceza kanunî olmalı, şahsî olmalı, ceza suça denk olmalı, nihaî kararı bağımsız yargı vermeli.

-Devlet, işçilere gördürebileceği hiçbir hizmeti memurlara gördürmemeli.

-Devletin işçisine vereceği kadro garantisi ömür boyu ücret garantisi mânâsına gelmemeli.

-Devlet için çalışan her işçi emeğinin karşılığını tam almalı, çalışmayan kadro dışı kalmalı.

-Devletin işçilerinin de devletle pazarlık ve hatta–birkaç özel branş dışında–grev hakkı olmalı.

-Ancak devlet özel sektöre devri mümkün olmayan ve rekabete açık olmayan bütün kamu hizmetlerini (yani kamu bürokrasisini oluşturma ve devleti temsil görevini ve adalet, suçluyu kovalama, düşmandan korunma görevlerini) sadece memurlara gördürmeli.

-Sayıları en çok iki yüz bini bulacak olan bu gerçek memurların, bırakın grevi, sendika hakkı bile olmamalı.

-Memuriyet, şerefli bir millete karşı gönüllü bir hizmetkârlık olarak ve bilhassa “bedelsiz” yapılmalı.

-Gerçek memurlar devletten aldıkları parayı işçinin işverenden aldığı ücret gibi (emeğinin karşılığı gibi) görmemeli, maaş, yani iaşe bedeli olduğunu bilmeli ve verilene razı olmalı. (Elbette devlet adına bütçeden memurlara ne kadar tahsisat ayrılacağına karar veren TBMM her konuda ve bu konuda adil olmalı).

-Gerçek memurun maaşı onun çalışmasına endekslenmemeli. Zira “çok çalışıyorum, çok isterim” diyen memur haklı sayılırsa “bana iş verin ben de çalışayım, beni bu kasabaya kaymakam yaptınız, ne iş bekliyorsunuz ki” diyen memur da haklı sayılır!

-Maaşına razı olmayan ve “limon satsam daha fazla kazanırdım” diyen “kazanç meraklısı” memur, gitsin pazarda limon satsın!

-Gerçek memurlar için de elbette liyakat esas olmalı, ama memurlara iş garantisi verilmeli ve “senin hizmetine ihtiyacım kalmadı” denilerek kapı dışına bırakılması önlenmeli.

-Memurun kadrosu, kendisine iş verilemese de korunmalı. Aksi halde liyakatliler memuriyetten kaçarlar. Kaliteli idareci kıtlığı artar.

İşte sistem. İsteyene…

Okunma Sayısı: 2593
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı