Şöyle: Rüyasında cennette imiş. Sonra rüyasında uykuya yatmış ve uykunun en tatlı yerinde rüyaya dalıp kendisini karma karışık bir mekânda bulmuş.
Bir tarafta nurlu nuranî güzel şeyler ve işler.
Diğer taraftan garip ve maskeli adamlar.
Bildiğiniz dünya gibi yani...
Rüyasında abdest almış mı almamış mı tam hatırlayamadan bir namaz cemaatine dahil olmuş.
Namaz uzun sürmüş. Oniki rekâtlık tek parti bir namazmış.
Namaz bitmiş. İmam duâ için cemaate dönünce bir de ne görsün...
İmam dediği adam bir saat önce yüzüne karşı “seninle cennete bile gelmem” dediği can düşmanı bir adammış. Şaşırmış elbette. 
“Bu imamın arkasında kıldığım namazım kabul oldu mu” diye telâşlanmış. Kan ter içinde kalmış. İç rüyadan uyanmış. 
Dış rüyasında kalkmış, giyinmiş. 
Memleketin en büyük resmî hocasına gitmiş. Tabirini istemiş.
Rüya bu ya. O resmî hoca “rüyadaydın uyandın, merak etme bu mesele esaslı mesele değil, işine bak” dememiş.   
Aksine, “eyvah...” demiş. “Senin namazın kabul edilmez. Namazını tekrar et ve bir daha da o insanların arasına asla karışma!” 
Canı sıkılmış.
Aramış sormuş, memleketin en meşhur gayrı resmî hocasını bulup müşkülünü danışmış. 
Hoca cevap vermiş:
“Senin namazın kabul edilmez. Namazını tekrar et ve bir daha da o insanların arasına asla karışma!”
Oh demiş. Rahatlamış. Rüyası bu huzurla bitmiş.
Sabah kalkmış rüya içinde rüyasını hatırlamış. Kaydetmiş.
Sonra da rüyasını tabir için bize göndermiş. Biz de sizin yardımınızı almak istedik. 
Ama kendi kendimize de şu soruyu sorduk:
Can ciğer iki dost birbirleriyle fikir de ihtiva eden sebeple kavga etseler, ikisi de kendisini haklı bilse, birbirlerine “hak namına husûmet” etseler, hasbelkader iki dosttan biri diğerinin namaz kıldırdığı bir cemaate imamını bilmeden dahil olsa ve sonra durumu fark etse, cemaat olanın namazını yeniden kılması gerekir mi? 
Biz bilmeyiz, hocalar bilir...