Bazı İslâm ülkelerinde camilerin her gelene ve her saat açık olmadığını duyuyoruz, okuyoruz.
Biz bu noktada değiliz. Ama bu vahim hale doğru gitmekten korkuyoruz.
“Tek doğru cemaat cami cemaati” hezeyanını, güya din ve dindarlık adına seslendiren gizli faşistler (ki onlar aynı zamanda gizli komünistlerdir) bizi bu noktaya sürüklemeye çalışıyor. Bu yüzden uyanık olmalıyız. Şöyle:
“Tek doğru cemaat cami cemaati fikrini” devlet benimsemeye başlarsa ne olur?
Cami cemaatini “tek doğru cemaat” halinde tutmak da devlet için şart bir görev olur.
Bunun için ise, devletin, hangi dinî ve/veya siyasî fikre sahip olanların bu doğru cemaatin mensubu olabileceğine de karar vermesi gerekir.
Yani camiler açık olur, ama dileyen herkes içeri giremez!
Önce akreditasyon belgesi istenir. Hatta kapıya turnike koyup “kalbi temiz” olanların kart basarak içeri girmesi bile sağlanır.
Bu da yetmez. Kanun çıkarılır ve camilere giremeyenlerin kendileri için yeni camiler yapmalarının da önüne geçilir!
Bu yazdıklarımızın saçma olduğunu biliyoruz.
Ama bu gün yapılan yanlışları on sene öncesinden öngörüp söyleyenlerimize o zamanlar “saçmalıyorsunuz” denildiğini unutmadık.
Akredite cemaat uygulamasının ipuçlarını görenlerimiz, tâ o zamandan milleti ve Diyanet’i uyarmıştı.
Şimdi bir defa daha ve net biçimde uyarıyoruz. Hak namına vazifemizdir. Doğru bildiklerimizi söylüyoruz. Niyetimiz de halistir.