"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Adaletin teorisi ve güncele tatbiki

Ahmet BATTAL
04 Şubat 2017, Cumartesi
Kur’ân’ın dört esasından biri adalettir. Kur’ân’a ve sünnete uygun gerçek adalet içtihadının ilk sahibi ise Hazreti Ali’dir.

Kur’ân’ın çağdaş tefsiri olan Risale-i Nur’un da en önemli dört dersinden biri (bu günlerde belki de en kıymetlisi), adalet hakkında olanıdır.

Ve Risale-i Nur, bu özelliği ile, Hazreti Ali’nin adalet içtihadını bu çağa tatbik etmemizi sağlayacak bir eserdir.

Hem de Risale-i Nur, ihtiva ettiği adalet dersi ile, beşinci Halife Hazreti Hasan’ın yarım kalan hakikî halifelik görevini kıyamete kadar geçecek süre için tamamlayacak olan bir eser-şahıstır.

Bu sebeple, Kur’ân’ın adalet dersini, bilhassa günümüzde, devlete ve hâkimlere tam intikal ettirmek hususunda, Risale-i Nur’u sahiplenenlerin görevi büyüktür.

Risale-i Nur’un adını kullananların bazıları, “siyasetten uzak durmak gerek” deyip bu adalet dersini görmezden geliyorlar. Diğer bazıları ise, “şimdi hata gösterme veya adalet isteme zamanı değil, şimdi hükümete ve devlete tam destek olma zamanı” diyerek zulme rıza gösteriyorlar.

Yeni Asya ise Risalelerdeki adalet dersini kırk yedi yıldır bütün muzır manilere rağmen elinden geldiğince neşrediyor. 

Bir özeti şudur: Önce adalet teorisine ait bazı temel dersler:

Adalet haklıya hakkını vermektir. Haklının hakkını ve suçlunun cezasını bu dünyada vermek ise, devletin vazifesidir.

Devleti devlet yapan adaletidir. Adalet ise en asgarisinden, masumun hakkını korumayı gerektirir. Buna adalet-i mahza denir.

Bunun için uyulacak ana kurallar bellidir:

1- Savunma hakkı kutsaldır. Savunma alınmadan disiplin cezası ve mahkûmiyet verilemez.

2- Şüpheden sanık yararlanır. Deliller tam ve yeterli değilse sanık mahkûm değil beraat ettirilmelidir.

3- Yardım ve yataklık ya da azmettirme gibi suç ortaklıkları da suçtur ve cezalandırılmak için yeterlidir. Ancak suç ve ceza şahsîdir. Suçu işlemiş ya da suça iştirak etmiş olmayan kişi, suçlunun nesi olursa olsun, cezalandırılamaz. Malûmdur: “’Birisinin hatasıyla başkası mesul olamaz.’ Kardeşi de olsa, aşireti ve taifesi de olsa, partisi de olsa, o cinayete şerik (suç ortağı) sayılmaz. Olsa olsa, o cinayete bir nevi tarafgirlikle yalnız mânevî günahkâr olup âhirette mesul olur; dünyada değil.”

4- Kanunsuz suç ve ceza olmaz. Neyin suç olduğunu, idareciler ve hatta hâkimler değil, sadece kanun söyler.

5- İşkence yasaktır. Delil toplamak veya daha büyük suçu engellemek gibi gerekçelerle de olsa işkence meşrû görülemez.

6- Kast yoksa suç yoktur. “Kazaya ceza”, istisnaî bir cezalandırma halidir ve ihmale ceza verir.

7- Hiç kimse inanç ve kanaatlerinden dolayı cezalandırılamaz, hatta kınanamaz. Farklı duygu ve düşüncelere sahip olmak insanîdir. Devletin bir görevi de Allah’ın takdir ve tasvip ettiği bu çeşitliliği korumaktır. Malûmdur: “Hükümet (devlet) ele bakar, kalbe bakamaz.”

Bu teorik bilgileri güncele dair pratiğe dönüştürecek olursak:

On beş Temmuz darbe teşebbüsünün suçluları ve suçları kategorik olarak aşağıdaki ilk üç gruptan ibarettir. (Bu aşamada önemli olan, -aynı zamanda çok da zor olan- şüpheden uzak ve tam delillerle bu üç grup suçluyu tesbit etmektir.) 

Şöyle ki:

1. grup: Darbeyi planlayanlar-sayıları elli veya yüz, kaç kişiyse-ağır suçludur. Cezaları -eğer mümkün olsaydı- idam bile olabilirdi.

2. grup: Darbe yaptığının bilincinde olan ve darbeyi icra ederek milletin hayatına ve istikbaline kast eden hainlerin-sayıları diyelim ki beş yüz veya bin-cezası da ağır olmalıdır.

3. grup: Darbe yapılacağını önceden bilen ve darbeden makam mevki v.b. yönlerden fayda elde edecek olan -adeta darbe gecesi ellerini ovuşturarak bekleyen- darbe taraftarları da suçludur. Bunlar da diyelim ki üç-beş bin kişidir.

4- Yukarıdaki üç grupta yer alan ve yakalanan kişilerden olup da itirafçı olan ve üç grubun diğer üyelerinin ve bilhassa elebaşılarının tesbitinde adalete yardımcı olanların cezası azaltılabilir ya da kaldırılabilir.

Konuyla ilgili diğer kişilere gelince, onlar da birkaç gruptur:

5. grup: Herhangi bir iktidarın ve bilhassa seçimle gelmiş bir iktidarın devrilmesi için darbeyi kendince bir çare/çözüm olarak görenler. Bu vahim fikir, sahibini, antidemokrat yapar, ama suçlu yapmaz. Zira bu çok yanlış bir fikirdir, ama neticede bir kanaattir. Bu fikrin sahibi suçlanamaz ve cezalandırılamaz. Ancak, devlet bu kişilerin devletle olan münasebetlerini yeniden gözden geçirebilir, ona göre bir alabilir.

6. grup: Darbeyi kimin planladığı konusunda devlet yetkilileri ve hâkim basın gibi düşünmeyen kişiler, eleştirilebilirler, ama devlet tarafından sırf bu sebeple suçlanamazlar. Zira bu da bir kanaattir. Hatta devletin kanaati yargı kararı haline gelse ve kesinleşse dahi, bu kanaatin aksine inanmak, tek başına bir suç sayılamaz.

7. grup: Hiç kimse, baştaki ilk üç gruptan birine dahil oldukları ayrıca ispat edilmedikçe, sırf “cemaat bağlantıları” sebebiyle, “terör örgütü üyeliği”yle veya “darbecilik”le suçlanamaz. Zira “suç örgütüne üye olma bilinci” ve “suç işleme kastı” yoksa, “iltisak” gibi sihirli kelimeler de kullanılsa ortada bir suç yoktur.

8. grup: Bir cemaate mensup olduğunu zannederek mensubiyet bağları kurmuş ve geliştirmiş olan kişiler, bu bağlarını 17-25 Aralık sonrasında da sürdürmüş olsalar dahi, sırf bu sebeple suçlanamazlar. Zira bu gibi konularda başbakanın ya da cumhurbaşkanının kanaat ve hükümlerine katılmamak, bir suçlama sebebi sayılamaz.

9- Dolayısıyla yukarıdaki beş ilâ sekizinci grupta yer alan kişilere, “itirafçı ol, kendin gibi olanların adlarını ver” demek, hem ilk üç gruptakilerin tesbiti ve cezalandırılması için ciddî bir anlam ifade etmez ve hem de “vermiyorsan bu sebeple ayrıca suçlusun” demeye zemin oluşturmaz. Zira suçlu olmayanın “itirafçı” olması da, kendisi gibi “cemaat mensubu” olanların isimlerini vermesi de hukuken bir itiraf sayılmaz ve bir delil niteliği taşımaz.

Netice: Yukarıdaki gruplamalar, adalet teorisinin tatbikata yansımasını sağlayacak bir şablondur.

Dileyen ilgilenmez, susar ve sonucuna katlanır.

Dileyen toptan reddeder, önüne gelene terörist damgası vurmaya devam eder ve zulmeder.

Dileyen de alır, geliştirir, uygular ve adalet eder.

Siz hangi gruptansınız?

Okunma Sayısı: 4068
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • sayın yazara...

    4.2.2017 11:51:30

    Herkes onbinlerce insanin hangi grupta oldugunu cok iyi biliyorda susmayi tercih ediyor. Ogrencisine en ufak agir bir söz dahi söylemeyen insanlari nasıl olduda terörist ilan ediverdiler. Telefonunu işyeri masasinda sarj dahi etmeyen mermurlari nasilda vatan haini ilan ettiler. Ne güzel söylemiş üstad O razı olsa bütün dünya küsse ehemmiyeti yok...

  • timur

    4.2.2017 08:28:51

    çok güzel yazmışsınız sayın battal. kaleminize yüreğinize sağlık.

  • Nabı Turak

    4.2.2017 08:25:45

    Ahmet hocam guzel bır yazı olmus.Tebrıkler .Yıllarca Rısalelrı okuyan ama su andakı haksız hukuksuz uygulamarı gormeyenlere gorrmek ıstemeyenlere duyurulur.Adalet herkese her zaman lazım. Bunu herkesın aklından cıkarmaması lazım .Yapılan zulumlere ses cıkarmamak zulme taraf olmak degılde nedır..Cenab *ı Allah herkese hepımıze basıret versın.Amın.

  • Serdar celik

    4.2.2017 07:26:53

    Slm guzel yazi allah yeni asyadan razi olsun... sendika ..okul...banka kriterden ciksin milat 15 temmuz olsun amin..

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı