Meşverete uymak… Güzeldir derlerdi, derdik.
Biri dedi, “siz meşvereti kutsuyorsunuz”.
Düşündük:
Acaba meşvereti kutsamamalı mıyız?
Evet, bir ölçüde evet. Kutsamalıyız.
Zira meşveret ortak aklı ortaya çıkarır.
Zira meşveret şahsî aklı hizaya sokar.
Zira meşveret “dikine dikine giden” şahsî burnu yerlere sürttürür. (Musibetle sürttürmektense meşveretle sürttürmek yeğdir).
Zira meşveret “benim aklım bana yeter” bencilliğini bitirir. (Ben ki ben, hele bah ne ben…)
O halde meşveret iyidir. Hem de emirdir. Akıl da emreder din de.
O halde “haklı meşveret” mukaddestir.
Şunu da düşündük:
Meşveret hakkında şöyle diyenler var:
“Meşveret ederim, meşverete uyarım da. Ama meşveretin kararı aklıma uyarsa. Yani meşveretin kararı benim aklıma uyarsa ben de karara uyarım.”
Bir de şöyle diyenler var:
“Meşveret ederim, meşverete uyarım da. Hatta meşveretin oluşma/çalışma biçimi ve meşvereti oluşturanlar aklıma ve vicdanıma uyduktan sonra, meşveretin kararına –aklıma uymasa da- uyarım.”
Hangisi doğru? Bizce cevap belli.
Ama son zamanlarda, bizce yanlış cevabı verenler, bizim gibi düşünenleri, yanlış karar vermekle veya yanlış karara uymakla itham ediyorlar.
Dikkat edile... “Yanlış meşveret etmek”le itham edemiyorlar. Sadece “kararınız yanlış” diyorlar.
Biz de soruyoruz: “Bizim bir kararıMIZ var sizin neyiniz var?”
Bu sebeple şunu da düşündük:
Meşveret edenleri “yanlış karar vermek”le itham edenler kendileri meşveret ediyorlar mı? Kiminle?
Kimseyle meşveret etmeden kendi aklına tabi olanların meşveret eleştirisi yapması ne kadar mantıklı?
Hani derler ya “aklımı seveyim!”
Biz de diyelim ki, “sen önce ortak aklını sev ki ben de seni seveyim”.
Zira “ben kendimi beğenmiyorum, beni beğeneni de beğenmiyorum”. (Bu cümledeki “ben”, her türlüsünden “ben”dir, unutmayalım.)
Yani “ben ‘biz’i oluşturmayı beğeniyorum. Sen kimi beğeniyorsun, ey münekkit!”
Yani “maksadın iyi ise yıkmak için değil yapmak için gayret et, yoksa gölge bile etme”.
Doğru düşünmüş müyüz?