AKP 2001’de kurulurken, kurucu çekirdek kadro dindar demokratları bünyesine katmaya çalıştı. Transferlerle, kısmen ve şeklen başarılı da oldu.
Böylece o kurucular “biz de demokratız” dediler.
Dindarların demokratlaşmasını faydalı ve gerekli bir siyasî proje olarak gören bir kısım Nur Talebeleri de bu sürece müdahil oldu.
Önde görünen talebelerin çoğu, dindar siyasetçinin söylemine bakarak hükmünü verdi:
“Tamamdır bu iş, bunlar artık onlardır, yani dindar demokratlar iktidara geldi, hatta bunlar ehvenüşşer değil azamülhayırdır, desteklememiz lâzım, desteklemeyeni de ikna etmemiz lâzım” dediler.
Yeni Asya’nın kurulları ise karar verebilmek için söylemle yetinmemek ve eylemi izlemek gerektiğine hükmetti, izledi, bakış açısında ısrarcı oldu.
Ammaa, demokratlıkla asla bağdaşmayan “tek adam”lık sisteminin aslında bir sistem bile olamayacağını söyleyegelen Yeni Asya, bu süreçte, “tiraj topuzu” vuran medyanın da katkısıyla, azınlıkta kalmış gibi gösterildi.
O çoğunluk görünenler, azınlığı (!) yani bizi ikna etmeye çalıştılar.
Bu ikna odalarında, dostlarımız, önümüze, adlarını saymaya gerek duymadığımız birçok “kurşun asker”i, “bak bu da dindar demokrat siyasetçi, hatta Risaleleri okumuş, okuyor, ezberlemiş-ezberleyecek” gibi gerekçelerle sürdüler. Bu kurşunların kim olduklarını bilen biliyor. Saymaya gerek yok.
Ama bugün artık birini saymamız lâzım geliyor: Davutoğlu.
İki sene önce Davutoğlu’nun başvekâlete vekâlet edeceği belli olunca Yeni Asya bir karikatür yayınladı. Davutoğlu’nu, sırtında kurma kolu görünen bir “saat adam” ya da “makine adam” olarak tasvir etti. Daha iyi ifadeyle biz ona “kurşun asker” diyelim.
O dönemde bazı arkadaşlarımız bu karikatürü hem zamanlama ve hem de muhteva yönünden eleştirdiler. Hatta bazıları, bilmeyerek veya–maalesef–bilerek, Yeni Asya ile bazı okuyucularının arasını açtılar. (İnşallah şimdi pişmandırlar ve hatalarını telâfi ederler).
Yetmedi, Davutoğlu’nu dindar AKP’nin demokratlığına delil gösterdiler:
“Risale-i Nur kongrelerinde konuşma yapmış, Risaleleri akademik inceleme konusu yapmış ve yaptırmış bir başbakanımız var, AKP’nin dindar demokrat olduğunu görmek için daha ne istiyorsunuz, ne bekliyorsunuz?” dediler.
Şimdi, pelikan marka silgiyle, diğer bütün isimlerden sonra o da saf dışı edildi.
O iddiaya göre, demek ki, “AKP hükümetlerine Risale-i Nurun mühim içtimai derslerini içeriden verecek bir etkili adam kalmadı. AKP, Risalelerden çıkarılabilecek siyasî projeleri sahiplenebilecek bir yapıdan tamamen uzaklaştı” diyebiliriz.
Şimdi, ey AKP’ci dostlar, sorumuz size: Sizce, dindar demokratlık serüveninde bu gün gelinen nokta AKP’nin dindar demok-ratlığı hakkındaki on dört yıllık hükmünüzü en azından gözden geçirmenizi gerektirmez mi?
“Hayır” mı dediniz? İnsaf “ya Huuuu!”