Saklambaç oyununda neden “arkam önüm sağım solum sobe” derdik? Var mı cevabını bilen?
Doğrusu, bu yaşımıza kadar, bu soruyu, bırakınız cevaplandırmayı, düşünmemişiz bile.
Herhalde “Buralar benim, başka yere saklanın” demiş oluyorduk.
Oyunda arkanızı bilirsiniz. Bildiğinizi varsayarsınız. Peki hayatta arkanızı bilir misiniz? Arka komşuda olanı? Arka akrabada olanı? Medyada arkaya atılanlardan, gözlerden uzak tutulanlardan haberiniz var mıdır?
“Seksen milyon benim eşit vatandaşım” diyen Cumhurbaşkanının görmediği, gösterilmeyen mazlumlardan bari sizin haberiniz var mı?
Siz de o masumiyeti göz ardı edilenleri bilir misiniz ya da bildiğinizi varsayıp görmezden mi gelirsiniz?
Mesela Arakan’da Müslümanlara “muhalif Müslüman” oldukları için zulüm yapıldığını öğrendiniz. İçiniz yandı. Ne güzel, en azından duygularınız körelmemiş.
Ardından, devletimizin oralarda mazlumlara destek olmaya çalıştığını hem de yetkili ağızlardan öğrendiniz. Millî dinî duygularınız kabardı. Memnun oldunuz.
Peki ya arkaya attığınız ve görmezden geldiğiniz, “şimdi …öcü” “eski cemaatçi” “eski dostunuz”un ve eşinin ve çocuklarının şimdilerde nerelerde nelerle meşgul olduğunu, göz pınarlarının kaç koli mendille nasıl kuruduğunu biliyor musunuz?
Bilmiyorsanız bilmemekten memnun musunuz?
Ya o, hâlâ “burnunuzun dibinde” duran ama görmezden geldiğiniz, hatta aranıza görünmez mesafeler koyup yanından geçerken görünmezlik zırhına büründüğünüz eski komşunuzun, “dışarıdaki masumları koruyan” saygın devletiniz tarafından “terörist” sayıldığını, suçlandığını, tutuklandığını, hatta ezalandırılıp cezalandırıldığını görmüyor musunuz?
Görüyorsanız bu adaletsizliğe siz ne diyorsunuz?
Yoksa siz de vurdumduymazlığa mı vuruyorsunuz.
Arakan’ı görüyorsunuz ama arkanızı görmüyorsunuz. Yakındır, sobeyi yiyeceksiniz.
Afrin’i görüyorsunuz da devlet yetkisi kullananların kendi din kardeşlerine nefrini ve nefretini neden görmüyorsunuz? Kör müsünüz, ipnotize mi edildiniz?
Elbette Arakan’la da ilgilenmek lazım, ama ne kadar? Elbette Afrin’i ve Menbiç’i bilmek ve temiz tutmak lazım ama nereye kadar?
İçeride birliği sağlamaktan uzak bir millet dışa karşı nasıl birlik mesajları verebilir ki? İçeride masumlara zulmederek adalete darbe vuran bir devlet dışarıda adaleti sağlamaktan nasıl bahsedebilir ki?
Ya o milletin ferdi… Ya o devletin vatandaşı… Adalet deyince ne anlamalı?
Kalp gözü medya perdesiyle bağlı değilse, körebeli saklambaç oynamıyorsa, sobelenmemek için nereye ya da kime dönüp bakmalı, hangi köşeye saklanmalı ki “kirâmen katibîn” onu göremesin?