Başlık sizi yanıltmasın. Kayıtsız ve şartsız, “ama”sız ve “fakat”sız cumhuriyetçiyiz. Padişahlık sistemini ve kurumunu özleyenlerden ve isteyenlerden değiliz ve olamayız. Hele göze gelen bir iki ucuz dizinin hatırı için gaza gelenlerle hiçbir yakınlığımız yoktur.
Konuyla şimdiki ilgimiz “ehl-i hal ve akd” kavramına dair bir yazı kaleme alma ihtiyacından kaynaklandı.
Önce ön bilgi: Osmanlı Padişahlık sülalesinden gelen ve halen hayatta olanlara, ecdadının dine ve millete hizmetine hürmeten bizim de hürmet etmemiz gerekir. Ama onların da bu hürmetin hakkını vermeleri gerekir. (Her bir ferdinin o hürmeti hak edip etmediği ise tek tek değerlendirilmesi gereken ayrı bir meseledir.).
Ayrıca Osmanoğullarının arasında yeniden bir taht hülyasında olanlar varsa onları uyarmak ve bu hayalden uyandırmak da boynumuzun borcu olmalı.
Şimdilerde birilerinin padişahlığı istediği ve hatta AKP cumhurbaşkanı Erdoğan’ı bir tür padişah gibi gördükleri ya da görmek istedikleri söyleniyor. Hatta bu fikre itiraz edenler de görüntüyü eleştiriyor.
Cumhuriyet, hanedana dayalı saltanatın zıddıdır. Cumhurbaşkanından padişah olmaz. Bir cumhurbaşkanı, sistemi manipüle edip “tek adam”lık yapmaya kalkarsa –ki şimdi bizdeki durum böyle- olsa olsa diktatör olur ama yine ve asla padişah olmaz. (Hanedanını kendisinden başlatan Napolyon’dan bile…).
Zira asır değişmiş, millet önemli ölçüde uyanmış. Uyanan millet demokratik bir hak olan “devletin birinci adamını doğrudan veya vekilleri eliyle seçme yetkisi”ni de devleti yönetecek olan siyasetçileri seçme yetkisini de elinden tümüyle bırakmayı istemeyecektir.
Zira seçim yetkisi “sıradan vatandaş”ı bir tür padişah yapan sihirli bir değnek gibidir. Akıllı hiç kimse o padişahlıktan vazgeçmez.
Devlet yöneticilerini seçme, yönlendirme ve görevden alma yetkisi bir tür sözleşmedir. Bu yetki artık millettedir.
Bu yetkiye sahip kişilere, İslam İdare Hukukunda “ehl-i hal ve akd” denilir. Bu terim “hal ve akd” konusunda “ehil/yetkili olan” demektir. Hal yetkisi yöneticiyi makamından indirme (hall) yetkisidir. Akd yetkisi ise yeni yönetici adayı ile sözleşme akdetme (biat/bey’at) yetkisi demektir.
Milletin fertleri bizzat “ehl-i hal ve akd”dir.
Milletin seçtiği (ba’s ettiği/mebus ettiği) vekiller de yasama ve yürütme hususunda vekâleten “ehl-i hal ve akd”dir.
Ancak 2019’da yürürlüğe girecek sistemde, T.C. hükümetini ve başını TBMM seçmeyecek. Hükümet kurup bürokrasiyi ve devlet kurumlarını güdecek/yönetecek olan cumhurbaşkanı bizzat ve doğrudan halk tarafından seçilecek. Meclisin “yürütme” yetkisi çok daralmış olacak.
O halde 2019’dan itibaren Meclisin yürütme ile ilgili “akd” yetkisi olmayacak. Ama unutmayalım ki Meclisin cumhurbaşkanını ve dolayısıyla hükümetini “hall” yetkisi sürecek. Zira kanun yapma ve bilhassa Anayasa yapma yetkisi millette ve vekillerinde ve hep öyle kalacak.
O halde asıl padişah halktır. Yetki millettedir. Millet de verdiği vekâleti dilediği zaman geri alma hakkına sahiptir.
Padişahlarım çok yaşayın!
Ama ne olur, lütfen, uyanık yaşayın…