"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Barla’ya ne lâzım?

Ahmet BATTAL
17 Şubat 2018, Cumartesi
Sosyal medyadan öğreniyoruz ki;

Özgeçmişinde gazeteci olduğunu yazan, ama eskiden hangi gazetede çalıştığını gizleyen bir milletvekilinin de gayretiyle, devletimiz, Nurcuların istiğnasının mücessem beldesi Barla’ya bir Bediüzzaman sosyal tesisi yaptırmayı düşünüyormuş.

Ama Yeni Asya bu güzel (!) haberi haber yapmamış. 

Sosyal medyada birileri bu “durum”u diline dolamış. Bunu da delil göstererek Yeni Asya’nın, AKP’nin yaptığı ve yapmaya çalıştığı “olumlu icraatı” görmezden geldiğini iddia etmiş.

Sosyolojik bir vakıa ile karşı karşıyayız: Bu icraat hakikaten gerekli ve faydalı ve alkışlanmayı hak eden bir icraat olur mu? Bilhassa bu zamanda, sanmıyoruz.

Mesele Devlet’in Barla’ya gelebilenlere otel yapması mıdır? Üstelik orada zaten korkularla boş boşa kalmış onca ev, tesis, otel vs. varken. 

Yoksa asıl mesele, Barla’ya gitmek isteyenlerin “gidersem ben de fişlenirim, boş ver şimdi, riske girmeyelim” korkusunu ortadan kaldıracak bir hürriyet devleti ve hükümeti bulmak mıdır? 

Hani Bediüzzaman’ın istiğna düsturu? Nerede Nurcuların devletten ve siyasetten uzak kalma gayreti? 

Hem Bediüzzaman “müzelik” midir ki müzesini yapıyoruz! Ya da Bediüzzaman’ı seven ve yaşadığı yeri görmek isteyenler devletin himmetine mi muhtaçlar ki ziyarette kullanacakları oteli devlet yapıyor. 

“Az müsaadekâr” hükümetler dönemi çoktan geçti. Şimdi biz, “tam müsaadekâr” hükümet istiyoruz. 

Dindarlar da, “ancak devlete yaslanırsa cemaatleşebilen” ve “sivil kalarak cemaatleşmekten korkan” zavallılar statüsünden çıksın. 

Büyümek isteyen bütün partiler ve hatta bu günün CHP’si bile, dine, dindarlara, Risalelere ve Nurculara dost olmaya çalışıyor. 

Sözün özü şudur: Barla’ya “devlet kesesinden hizmet” merkezi lâzım değil. Zira devlet henüz öyle bir devlet değil. (Belki de öyle bir devlet hiç olmayacak.) Ne lâzımsa onu, o ihtiyacı duyanlar yapar ve yapmalı. 

Bize ne lâzım? 

Demokrasi lâzım. Hürriyet lâzım. Adalet lâzım. 

Ey devlet: Takınız, tokiniz, binanız, boniniz sizin olsun. İltimas da, rüşvet de istemiyoruz. 

Devlet hürriyetimize engel olmasın yeter. Meselâ Barla meraklıları orayı ziyaret etmeye korkmasın yeter. 

Devlet dindarın ihlâsına zarar vermesin yeter. Meselâ siyaset ve ticaret erbabı Barla’yı istismar etmesin yeter. 

Barla’ya ne lâzım?

Sivil ve ihlâslı din hizmeti yapan müstağni ziyaretçiler lâzım. 

“O” siyasetçiden beklediğimiz de şudur: 

Devletin din hizmetine gölge etmesini engellemeye gayret etsin, başka ihsan istemez. Hizmet sandığı şey hizmet olmaktan çıkalı çok oldu zira!

Bir de, yüreğinin gücü yetiyorsa, Meclis kürsüsünden -sadece “kendi adamları”na değil- her masuma “adalet” istesin. Hem adalet bir sosyal ibadettir!

Okunma Sayısı: 3818
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdullah TUNÇ

    17.2.2018 21:03:44

    Haksızlığı hak iddia edenlere karşı hakkı savunmak ne derece etkili olur bilemiyorum.Bildiğim,dehşetli bir zaman ve zeminden geçiyoruz.Haksızlıklar karşısında vicdanlar adeta donmuş durumda.Kim ne derse desin insanların iç aleminde büyük bir tahribat olmuş.Zulümler karşısında bu kadar lakaytlık,duyarsızlık normal bir hal olamaz.Akıl,kalp ve vicdanlarda derin bir değişim ve dönüşüm olduğu,muhakkak İnsanlar adeta derin bir sarsıntı ve zelzeleye maruz kalmış gibi.İnsanı insan yapan,muhabbet,yardımlaşma vefa cesaret şefkat ve merhamet gibi daha nice ulvi insani özellik ve vasıflar büyük nispette törpülenmiş vaziyette.Şu anda toplum ve millet olarak o kadar olumsuz şeylerle meşgül oluyoruz ki, korkarım ki cemiyetin bünyesi buna dayanamaz. veya bu hal ne zamana kadar devam eder? Memleket hayrına,millet menfaatına,maddi ve manevi gelişmelere, güzel hizmetlere o kadar ihtiyac var ki,ne yazık ki bunları pek duymuyor,görmüyoruz.Ya Rab! bu karanlık rüyayı hayra tebdil et...

  • Baycan

    17.2.2018 18:47:39

    Allah razı olsun. Akli, mantıklı ve de ahlaklı davranış söz kabul görür de bu yöndeki tavsiyeyi dikkate alırlar mı göreceğiz. Alınmazsa kendilerini zaten Allah' a havale etmişiz.

  • eyup demirci

    17.2.2018 16:38:32

    Sayın Yazar değerli hocam, yazılarınız hep keyifli ama bugünkü yazınız mükemmel olmuş çok beğenerek okudum. Lüzumsuz insan çok işte hem bilmiyor hem bilmediğini bilmiyor hem de nurcuların sırtına basıp mv olup lüzumsuz iş yapıyor sonra da dişinin kirasını istiyor. O bahsettiğiniz kişi hem "Yeni Asyaya ve Yeni Asya okuyucularina düşman bir tutum içinde" hem de dusman gordugu o gazeteden haber yapmasını bekleyecek kadar utanmıyor işte. Bizzat şahidim ben bu kisinin yeni Asya düşmanlığı yaptigina ve mahşerde davacıyım kendisinden inşallah orada iki elim yakasında olacak o kişinin.

  • Hasan unlu

    17.2.2018 14:43:02

    Allah ebeden razi olsun sizlerden.

  • Gündüz Alp-3

    17.2.2018 12:18:38

    Yeni Asya'nın "güzel(!)" haberi haber yapmadığını iddia eden şahıs yahut şahıslar, meselâ, Yeni Asya'nın 14 Şubat 2018 tarihli "KHK'lı aile Meriç'te can verdi!" başlıklı haberini okumuş mudur? Eğer okudu ise vicdanında neler hissetmiş, ağlamayı bırakın gözleri yaşarmış mıdır? Okulda olması gereken bir anne ve iki çocuğu, maruz kaldıkları bir haksızlık neticesinde ülkeyi terk etmek isterken nehrin soğuk sularında canlarından oluyorlar. Babaları ise kayıp. Şu vahim mesele göz ardı edilecek, "adam sen de.." denilecek bir konu mudur? Ve Barla'ya tesis edilecek sosyal tesisten daha mı az kıymetlidir? OHAL/KHK'lar ile buna benzer, bireysel ve toplumsal anlamda gelecekte anlatılacak, öyle acı ve acıtan gerçek hikayeler yaşıyoruz ki; "3 Dal Papatya" isimli kitaptan onlarca yazılsa azdır. "Hizmet" diyorsanız "sosyal ibadete" var mısınız?

  • Gündüz Alp-2

    17.2.2018 10:16:04

    Türkiye'de bir an evvel OHAL'i kaldırarak tüm ülkeye şamil demokratik hukuk devletini tesis etmek, Barla'ya bir sosyal tesis etmekten (zannımca) daha hayırlıdır. Milli ve manevi mefahirin siyasete alet edildiği talihsiz bir dönem yaşıyoruz. Oysa bunlar milletin ortak malı iken, bir siyasal parti veya iktidarın tekeline girmekle kıymetten düşüyor, suistimal ve istismar edilmekle (maalesef yazmak zorundayım) o mefahire adavet/düşmanlık gibi menfi duygu ve düşüncelerin, eylem ve söylemlerin ortaya çıkmasına sebep olunmaktadır. "Zararın def'i menfaatin celbinden önce gelir" kaidesine istinaden, acaba hangi hizmet (neticesi itibariyle) daha öncelikli ve hayırlıdır? Ortada vahim hak ve hukuk ihlalleri varken, nelerle uğraşıyoruz? Adalet! Ve ille de adalet! Mülkün de sosyal tesislerin de sosyal barışın da sosyal huzurun da sosyal refahın da temeli ADÂLETTİR. Türkiye'ye bu lazım!

  • Gündüz Alp

    17.2.2018 09:42:22

    Muhterem Hocam, yeniden ve yine teşekkürler. Ne çabuk oltaya geliyoruz değil mi? "Devlet Barla'ya Bediüzzaman sosyal tesisi yapacak(mış)" öyle mi? Devlet derken de kendini onunla özdeş gören hatta kendini devlet gören siyasal İslamcı iktidar ve güçten bahsediyor olmalıyız. Aynı devlet (=iktidar) bir ara "dindar nesil" yetiştirmekten de bahsetmişti yanlış hatırlamıyorsam. Şu an öncelikli ve acil ihtiyacımız sizin de ifade ettiğiniz gibi "Demokrasi, hürriyet, adalet" ve dahi kanun önünde müsavat. (Dinsize ilişmediği gibi dindara da ilişmeyen bîtaraf) Laik devletin görevi bu değildir. Gölge etmesin kâfi. Acil ihtiyacı bırakıp üzerine vazife olmayan işi yapan siyasal iktidar bunu herhalde "babasının hayrına" yapmayacaktır. Hem o tür hizmetler zaten ihtiyaç hasıl oldukça yapılıyor. Müsrif, mütekebbir, mütehakkim devlet ve hükûmeti değil, müsaadekâr ve müsamahakâr olanı tercih ediyoruz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı