“Bir adam ve yaratmak” başlıklı son yazımızda, yaratmak fiilini insana izafe ederek kullanmanın yaygınlaştığını, oysa bunun yanlış olduğunu anlattık.
Fâtır ve Hâlık olmak mânâsındaki yaratıcılığın Allah’a mahsus olduğunu bir örnek üzerinden işleyerek yazdık.
Yazmadığımız bir şey daha kaldı:
Sanat eseri denilerek–haşa–“yaratılan” heykellerin bir süre sonra puta çevrildiğini yazmamız lâzımdı. İşte yazıyoruz…
Bu heykellerin en büyüğü ve en köklüsü –haşa, haşa–adalet tanrıçası(!)nın heykeli.
Piyasada, irili-ufaklı; açıklı-kapalı kırk bir çeşidi var.
Ama yok aslında birbirlerinden farkları.
Hepsi, hukuk deyince akla gelen zihin dünyamızı iğfal ediyorlar.
Zira Allah’ın bir ismi olan Adl isminden türeyen ve adına adalet denilen hikmeti simgeleyen teraziyi Allah’ın elinden alıp bir Yunan-Pagan putunun eline veriyorlar.
Odasında bu heykelden en az bir tane olmayan kaç hakim, savcı var.
Hatta “muhafazakâr” kaç hukuk derneğinin ambleminden bu putun resmi yok?
Hatta hatta, bilhassa son on iki yılda yani “dindar iktidar” döneminde yapılan adalet saraylarının kaçının girişinde veya içinde, adeta o sarayın hükmen kime ait olduğunu zımnen anlatmak üzere konulmuş gibi duran o putun heykellerinden var.
Daha geçen gün, yenice kurulan bir araştırma merkezi–ki dindarların kurduğu aşikâr–yeni MİT Kanunu hakkında bir araştırma raporu yayınladı. Raporun içindeki çizimlerden birinde adalet terazisi putun eline verilmiş. Pes dedik.
“Canım, dünya ne ile uğraşıyor, sen ne ile? Böyle eften püften meseleleri nereden buluyorsunuz” diyecek olanlara cevap:
İman kurtarmak dâvâsından daha büyük bir dâvâ mı var?
İmanı her gün ve hatta her an tazeleme mecburiyeti, bir “peygamber sünneti ve emri” değil mi?
O halde puta ve Allah’a ve adaletine imana dair bu mesele neden ayrıntı olsun ki?
Herkes nefsini yoklasın.
Her savcı/hakim, binasının girişinde veya odasındaki dolabında ve masasında duran puta bir daha baksın. Sırf birileri teraziyi onun eline vermiş diye biz de onun adalet dağıtıcısı olduğuna inanmak zorunda mıyız?
Hayır. Değiliz elbette...
Peki, kendisini bu işle vazifeli bilen kaç kişi var?
Adaleti hakimde bilmekle, şifayı doktordan bilmek arasında aslında fark yok. Bir adım ötesi adaleti puta bağlamak.
O halde uyan ey ehl-i vatan…