"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bu seçimde kime oy verilir?

Ahmet BATTAL
30 Mart 2019, Cumartesi
Soru gerçekten yanlış. Zira muhtar adayları ve bağımsızlar hariç, mahallî seçimde de adaylara değil partilere oy veriyoruz.

Adaylar önemli mi? Elbette. 

O zaman en uygun adayı mı bulalım? Elbette.

En uygun aday hangisidir? 

Partisi en uygun olan aday en uygun adaydır! 

Akla şöyle bir soru gelebilir: Hani siz liyakate önem veriyordunuz? Adaylara bakarak en lâyık olan kişiyi seçmemiz gerekmez mi?

Cevabı net: Partili demokraside –ki particilik demokrasinin bir gereğidir- her parti kendi felsefesine en uygun ve en lâyık adayı listeye koyar. Seçmen de felsefesi itibariyle en lâyık gördüğü partiyi seçer. Dolayısıyla liyakat yine işler, ama dolaylı işler.

Konuyu anlatabilmek için önce eskiden beri “Demokrat Geleneği” değerli görüp destekleyen bir dostumuzun hatırasını ve ricasını aktaralım: 

Bu dostumuz 1994 mahallî seçimlerinde Ankara’da Doğru Yol Partisi’nin adayı hukukçu Prof. Dr. Kemal Çevik’i kendince beğenmemiş ve siyasî rüzgârın da etkisiyle kendi kendisine içtihat yapıp, “Bu bir mahallî seçim, önemli olan partiler değil adaylar, biz en iyi adayı bulalım” demiş.

Meşveret ettiği kişilerin çoğu ona şöyle söylemiş:  

“Seçim seçimdir, partisine bakmaksızın dindar ya da demokrat adayları değil, mahallînde de genelinde de en demokrat bulduğumuz partiyi ya da en az antidemokrat bulduğumuz partiyi, yani onun adaylarını desteklememiz gerekir, sakın şaşma!” 

Ama, o ve onun gibi rüzgâr gülleri bu ikazı da dinlememişler ve o seçimde Ankara’da Melih Gökçek’in, İstanbul’da Tayyip Erdoğan’ın ve Diyarbakır’da da Ahmet Bilgin’in seçilmesine katkı yapmışlar.

Onlar bu tercihleriyle, aslında dini siyasete çatır çatır alet eden ve edecek olan “siyasal İslâmcı”ları büyüttüklerini ve memleketin başına musallat ettiklerini geç fark etmişler. Şimdi dizlerini dövüyorlar. 

Zira Refah Partisi’nin büyümesi 1994’te bu üç büyükşehirde belediye seçimlerini kazanmasıyla başlamış ve Refahçıların belediye imkânlarını ve belediyecilik başarı(!)larını tepe tepe kullanmasıyla hızlanmış. 

Hatta bu hızlanma, 28 Şubat sürecinin getirdiği mağduriyetin ve mağdur edebiyatının da katkısıyla, kapatılan Refah’ın yerine kurulan Fazilet Partisi’nin de kapatılmasından sonra kadroların ikiye bölünmesiyle ortaya çıkan yenilikçi kanadın partisi olan AKP’yi doğurmuş. AKP’de bol düşmanlı bu günlerin mimarı olmuş. 

Türkiye’nin kötü idare edildiğini açıkça gören ve siyasette gelinen noktadan memnun olması mümkün olmayan o dostumuz şimdilerde diyor ki: 

“Hocam ben ‘gayri meşrû muhabbetin neticesi, merhametsiz azap çekmektir’ sözünün ne anlama geldiğini o hatalı tercihimin neticesi olan bugünkü umumî musîbetle çok iyi anladım.”

Yani?

“Demokrat olmayan dindarların aldatıcı şahsî dindarlıklarına muhabbet ettim, cezası onların bana, aileme ve memlekete ve hatta yakın dünyaya azap vermeleri oldu.”

Bunları bana neden söylüyorsunuz?

“Lütfen köşenizden milleti uyandırmaya devam edin. Benim bu hatıramı, hatamı ve esefimi de yazın ki gençlere ders olsun.” 

Gençleri bilmeyiz, ama bizim dersimiz şu: 

Yerel seçimlerin genel sonuçları olur. Zira dünya artık küçük köylerden döndürülen büyük bir köydür. 

O halde, ey gençler, köyünüzün ve oyunuzun kıymetini bilin. “Gidici parti”lere “beka sorunu” yaşatmaktan korkmayın!

Okunma Sayısı: 4870
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı