Aramızda, on beş Temmuz gecesinde denenen o menhus kalkışmayı planlayan, icra eden ya da “başarılı olsun da ben de faydalanayım” diyerek ellerini ovuşturup hainlerin başarısı için duâ eden kimse yok, çok şükür.
O gece halk tarafından seçilmiş iktidarın darbeyle devrilmesinden ve demokrasinin bir darbe daha almasından hepimiz çok korktuk, kaos riski hepimizi kaskatı kesti. Ama geçti, çok şükür. Gerçi sonrasında yaşananlar hepimize “acaba” ile başlayan sorular sorduruyor, ama neyse...
“Böyle kötü şeylerin bir daha olmaması için gayrete ve duâya devam edelim” diyorum. Hepiniz “amin” dersiniz, eminim.
Fakaaaat…
Biliyorum, birbirinizi kırmamak adına çok da açık ifade etmiyorsunuz, ama…
Tahmin ediyorum ki bazılarınız bir zamanlar dindar olan hemen hemen herkesin az çok sevdiği, ama şimdi artık önemli bir kısmının sevmediği ve hatta bir kısmının nefret ettiği bir kişiyi, ekibini ve sevenlerini sevmeye devam etmek istiyor. Aleyhlerinde söylenenlere, haklarında açılan onca dâvâya rağmen inanmak istemiyor.
Tahmin ediyorum ki bazılarınız da Allah’ın takdiriyle ve demokrasi aracılığıyla iktidar olmuş olan bir lideri ve ekibini, dine ve/veya dünyaya hizmetleri sebebiyle seviyorsunuz. Ama iktidarda kalabilmek için yapmış olabileceği bazı hatalar ya da siyaset yolunda çizdiği zikzaklar önünüze konulduğunda “hayır o yapmadı, onun adını kullanan başkaları yaptı” diyorsunuz. Ya da çok sıkışırsanız “başka ne yapabilirdi ki, bunu yapmaya mecburdu” diyorsunuz.
Sevmenize itirazım yok ve olamaz da, zira bilirim, gönül ferman dinlemez. Ama sevdiğine kusur yakıştıramamak her seven gibi sizin de riskiniz. Benden söylemesi.
Unutmamalısınız ki; hayat devam ettiği sürece hata riski de günah ihtimali de devam eder.
Vefat etmiş biri için “hayatı boyunca şu konuda yanlış yapmadı” diyebilirsiniz. Ama hayatta olan biri için “bu zamana kadar şu konuda yanlış yapmadı, bundan sonra da yanlış yapmaz” diyemezsiniz.
Derseniz, kader inancımıza ve akla aykırı bir yola girmiş olursunuz. Allah da sırf sizin inancınızı düzeltmeniz için ve O’nun kudretine yaptığınız bühtanı ortadan kaldırmak için, “asla hata yapmaz ve hata yapmayacak” dediğiniz kişiye küçük ya da büyük hata yaptırır. Sizin bozuk itikadınızı böylece düzeltmek ister. Anlarsanız düzeltirsiniz.
O yüzden, dilediğinize inanın, dilediğinizi dilediğiniz kadar sevin, ama gelin, ölçüyü ve tedbiri elden bırakmayın. Yoksa hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz ve hatta belki bazen inancınız sarsılır.
Ve bilin ki bu sıkıntıların kaynağında “kutsanmış tek adam”cılık var. Bir cemaat, bir siyasî parti, hatta bir holding, tek adamla yürümez. Ortak aklı ve meşvereti hakim kılmak lâzımdı. Olur inşallah.
Bari şimdi, bundan sonra, toptancı olmayalım. Tasnif yapalım. Sağduyu ile dinleyip sayduyu ile konuşalım.
Meselâ, sırf “bir fikre inandı” diye kimse terörist olmaz. Meselâ bir cemaate mensup ya da bir siyasete yakın oldu diye kimse terörist olmaz.
Meselâ devletin ve başkalarının “bu da teröristmiş” dediği birinin “terörist eylemlerle ilgisinin olmadığını” savunmak bir kanaattir, fikirdir, yoksa “teröristin teröristliğini savunmak” değildir.
Mağdur masumların, masum olduğunu anladıktan sonra kimse onların hakkını görmezden gelemez, merak etmeyin. Çevremizin kafa karışıklığını giderin, insanların toptancılık yapmanın yanlış olduğunu anlamalarını sağlayın yeter.
Tahmin ediyorum ki bazılarınız bu yazıyı yazdığım için bana içerliyorsunuz, hatta kızıyorsunuz.
İçten içe, “Susup oturmak varken neden konuşuyorsun, neden yazıyorsun, hatta neden kendi doğrularını söylemek adına gazete çıkarmak / çıkaranları desteklemek gibi işlere karışıyorsun. Selâm versem bana yazık, selâmı kessem bize yazık, beni zor durumda bırakma” diyorsunuz.
Sevgili ailem, biz geniş bir aileyiz. Aramızda her fikirden insanın olması normal. Unutmayın Allah’ın kanunu bu.
Ne demiş Aşık Veysel:
Kim okurdu, kim yazardı?
Bu düğümü kim çözerdi?
Koyun kurdile gezerdi,
Fikir başka başka olmasa…
Birbirimizi bu dünyada iyi anlayalım, affedelim ve Allah için sevelim ki Cennette de gecikmeden ve alnımızda bir Cehennem işareti bulunmadan buluşalım.
Kıblemiz bir, kitabımız bir, kardeşiz, ebediyen…
Not: Bu mektup, siz değerli okuyucularımızın her birinin kendi ailesine göndermesi için yazıldı. Zira biliyoruz ki çoğunuzun ailesinin bu mektuba ihtiyacı var.