Saygıdeğer Diyanet İşleri Başkanı, Sosyal medyada da dikkatinizi çekiyordur. Hutbe ve vaazların siyasi içerikli oluşundan rahatsız olan geniş bir kitle var.
Bunlara “…öcü” ya da “vatan haini” damgası vurarak sizi “güya destek”leyenlere lütfen dikkat ediniz.
Siz, Diyanet olarak, eleştirilerin mahiyetine bakınız. Dinen haklı ise gereğini yapınız.
Bilirsiniz ve biliniz; Cuma vaazlarından ve hutbelerinden rahatsız olduğu için Cuma namazı yerine ve Cuma namazı niyetine sabah namazı kılmak üzere camiye giden samimi mü’minler var.
Yanlış yapıyorlar. Ama sebebi var. Ve düzeltmek sizin vazifeniz.
Ve unutmayınız tarih boyunca bütün sapık akımlar bu tür “tercih”lerin ürünü.
Hem adamı denize atıp hem de adama “neden yılana sarılıyorsun” demek anlamlı değil.
İşin başka bir boyutu daha var.
Camiler hızla “yerli ve milli cami”lere dönüyor.
Başlıktaki sorumuz öncelikle size yöneliktir.
Bayram hutbesinde, vaazlarda ve Cuma hutbelerinde kullanılan kelimeler her yönden doğru seçilmiş olmalı.
Çat pat Türkçe bilen bir Arab’ın ya da bir Acem’in ve hatta bir Azeri’nin Türkiye’de herhangi bir camide şu dua cümlelerini duyduğunu düşününüz:
“Allah’ım devletimizi, milletimizi ve ülkemizi koru ve yücelt.”
Bu cümlelerin hemen önünde ya da hemen ardında ümmetin ve İslam âleminin korunması ve yüceltilmesi duası yoksa, o misafir bu duaya amin derken ne hisseder?
“Bu cemaat acaba beni, milletimi, devletimi ve ülkemi neden görmezden geliyor” diye düşünüp kederlenmez mi?
Bu cümleleri ifade eden vaiz ya da imam dinleyenlerden “dünya barışı” için de dua istememişse, Kur’an’ın sulhu emreden ayetlerini pas geçmiş olmaz mı?
Kur’an’ın dili ve hitabı evrensel ise –ki öyledir- imamlarımızın ve vaizlerimizin dili neden bu kadar ülkesel ya da yereldir?
Türkçe ibadet tartışmalarının ümmet aleyhine ama görünüşte millet lehine bid’alarla sonuçlandığı otuzlu ve kırklı yıllara geri dönmek istemeyeceğinize göre?
“Türk’ün camisi - Arab’ın camisi” ayrımını din dışı bulduğunuza göre?
Lütfen bu yanlış gidişe dur deyiniz.