Bir kıymetli evrak yani ticarî senet türü olarak çek hem 1956 tarihli eski Türk Ticaret Kanununda hem de 2012’de yürürlüğe giren yeni TTK’da düzenlendi.
Ancak bu kanunlar çeki bir vadeli işlem senedi yani bir kredi aracı olarak değil bir ödeme aracı olarak düzenliyor. O kadar ki çek düzenleyen borçlu alacaklısına çeki verirken demiş oluyor ki “param var, ama yanımda değil bankamda, al bu çeki, bankaya götür ve nakit parayı bankadan alarak benden olan alacağını tahsil et.”
Oysa meselâ bono da bir ticarî senet, ama bono imzalayan borçlu alacaklısına demiş oluyor ki “sana verecek param yok, borcumu ileride yani vadesinde sana veya senedi devredeceğin kişiye ödeyeceğim”. Yani çekte kanunen vade yok. Çek, kanuna göre “görüldüğünde ödenecek” bir senet.
Uygulamada piyasa çeke vade yazabiliyor. Bunu da çekin keşide tarihini gerçek tarihinden sonraki bir tarih olarak yazmak suretiyle yapıyor.
Ama Ticaret Kanunu bu çekin de görüldüğünde ödeneceğini yani vadesinden önce muhatap bankaya ibraz edilmesinin mümkün olduğunu ve karşılıksız çıkarsa icra işlemi başlatılacağını kabul ediyor.
Bu yüzden uygulamada vadeli alacağı temsil eden bonodan farklı olarak çeke “senet” denmiyor. Senet denilince sadece bono akla geliyor.
Ticaret Kanunu yönünden durum bu şekilde yürümekte iken karşılıksız çıkan çeklerden dolayı keşidecisine ceza vermek gerekip gerekmediği tartışılıyor idi. Somut olayda mahkemelerce dolandırıcılık suçunun şartları tesbit edilebiliyorsa karşılıksız çek düzenleyen kişi cezalandırılıyordu. Zira çeki karşılıksız bırakmış olan ve fakat “param bankada, bu çekle gidip al” diyen kişinin yalan söylediği ve alacaklıyı dolandırdığı kabul ediliyordu.
1985 yılında bu cezanın çok ağır olduğu düşüncesiyle ve daha net bir suç tarifi yapabilmek amacıyla yeni bir kanun kabul edildi. Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun adı verilen bu Kanunla karşılıksız çek düzenleme filli şikâyete bağlı şeklî suç haline getirildi. Yani çek karşılıksız kalmış ise keşidecinin iradesi çekle piyasayı dolandırmak olmasa bile keşideciye ceza verilir hale getirildi. Buna karşılık hem ceza miktarı dolandırıcılık suçunun cezasına nazaran oldukça düşürüldü ve hem de keşideciye durumu düzletme hakkı verildi. Keşideci karşılıksız kalan çek tutarını, faizini ve tazminatını yatırdığında ceza dâvâsı düşüyor ve hatta ceza kesinleşmiş ise infaz duruyordu. On onbeş yıl uygulama bu şekilde yürüdü. Ancak tartışmalar bitmedi.
Sonuçta önce kanundaki ceza sistemi değiştirildi ve iki adımda hapis cezasından tamamiyle vazgeçildi. Bu da yetmedi ve yeni bir Çek Kanunu yürürlüğe konularak karşılıksız çek tarifi tamamiyle değiştirildi.
Bu yeni düzenlemede özetle “bir çek ancak üzerinde yazılı düzenleme tarihine göre hesaplanacak olan kanunî ibraz süresi içinde muhatap bankaya ibraz edilir de karşılıksız kaldığı anlaşılırsa karşılıksız çek muamelesi yapılabilir” dendi. İleri tarihli (vadeli) çeki karşılıksız bırakmanın müeyyidesi de sadece çek kullanmaktan geçici süre yasaklanmak biçiminde belirlendi.
Böylece ileri tarihli karşılıksız çek suç olmaktan tamamiyle çıkarılmış oldu.
Sadece, peşin ödeme aracı olan (vadesiz) ve karşılıksız bırakılan çeke, şartları varsa dolandırıcılık suçundan ceza verilebilir dendi.
Ancak vadeli çekte keşideci “param var, bankada, bu çekle git al” demediği gibi aksine “param ileride olacak, senin için yani bu çek için çekin ibraz tarihi geldiğinde ben de karşılığını bankada hazır edeceğim” demiş olduğundan bu sözünde duramayan çek keşidecisinin dolandırıcılık suçundan cezalandırılmasının söz konusu olamayacağı açık.
Bu yeni durum, çeki, vadeli işlemlerde yaygın kullanılan bir senet türü olan bonoya benzetti.
Bu yeni Çek Kanunu TTK’nın çeke ilişkin kabul ettiği “ödeme aracı olma” mantığı ile çelişiyor.
Ama uygulamada hukukçu olmayan iş adamları, sık kanun değişikliği sebebiyle takibi iyice zorlaşan bu süreci iyi takip edememişse çeke güvenmeyi sürdürdü. Hatta konuyla doğrudan ilgili olmayan ve süreç hakkında yeterince bilgili olmayan hukukçular da çekin bu yeni biçimini kolaylıkla tarif edemedi.
Bilgi eksikliğinden kaynaklanan sürpriz problemler piyasada çeke ilişkin algının iyice bozulmasına sebep oldu. Bu günkü karmaşanın sebebi özetle bu.
Ne yapılabilir?
Eskiye dönüş mümkün görünmüyor. Ama hiç değilse bundan sonra çek düzeninde sık sık değişiklik yapmak yerine mevcut kanunî tercihin uygulamaya yerleşmesini ve bir anlamda sistemleşmesini sağlamak lâzım.
Bunun için de sıkı bir kitle eğitimine ihtiyaç var.
Asıl mesele de bu eğitimin verilememiş olmasında.
Ticaret ve Sanayi Odalarının, bankaların ve diğer ilgililerin piyasayı bilgilendirmesi şart.