Son yazımızı kavramları doğru kullanmaya ayırdık. “Yanlış kavramlar yanlış kavramalara sebep olur, doğru kavramlarla yazıp konuşmazsak birbirimizi anlamakta zorlanacağımızı biliyoruz” dedik.
Başlık bunun bir örneği. Ama önce konu:
Bir gazeteci, bir TV programında, devletin Türkiye’de yaşama tarzlarına müdahalesi meselesi konuşulurken şu yakışıksız cümleleri kullanıyor:
“Ben bunu bütün kalbimle söylüyorum, içinde en küçük bir kinaye yok. Tayyip Erdoğan bir tek bira içmiş olsaydı bugün çok daha iyi bir Türkiye olurdu.”
Yine o günlerde bir gazeteci bir tiyatrocuyla röportaj yapıyor. Kısa sorular içinde bir yerde, ülkedeki kamplaşmanın bitirilmesine de katkı yapacak bir adımdan da bahisle şöyle bir soru soruyor (Dikkat, sorunun önü sonu bu kadar):
“Cumhurbaşkanı Erdoğan Fazıl Say’ın konserine gidecek. Fazıl Bey’in daveti bir adım değil mi sizce?”
O sanatçı cevap veriyor. (Dikkat, cevap da bu kadar. Sonra başka bir soru geliyor. Yani soru da, cevap da net.):
“Tabii canım bir adımdır. Atılsın, yeter ki gitsin Cumhurbaşkanı bir Mozart, bir Beethoven dinlesin. Belki iyi gelir.”
Sonraki günlerden birinde o cumhurbaşkanı partisinin toplantısında bu iki bağımsız cümleyi şu ifadelerle birleştirip karşılıyor:
“Bu ülkenin duruşu ve meşrebi belli cumhurbaşkanını, bira içmeye, Mozart dinlemeye zorlamak faşistliğin dik âlâsıdır.”
Bu cümlelerin cumhurbaşkanınca prompterdan okunup okunmadığını, yani bu cümlelerdeki fikrin bizzat cumhurbaşkanına mı, yoksa konuşmasını hazırlayan danışmanına mı ait olduğunu bilemiyoruz.
Ama şunu biliyoruz: Galiba faşing ile faşizmi karıştırmışlar. Zorlama ile de yollamayı.
Zira ne tiyatrocunun ve ne de gazetecinin cumhurbaşkanını “zorlama” kabiliyeti ve gücü yok. Zira “güç bende artık” diyen onlar değil. Onlar teklif edebilirler. Etmişler. Tavsiye edebilirler. Etmişler. Tenkit de edebilirler. Galiba onu da etmişler.
Ama zorladıklarını kabul etmek için önce bu zorlama kelimesinin anlamını değiştirmek lazım.
Ya da faşizmin anlamını!
Ki, galiba Türkiye’de anlamı zorla değiştirilen kelimelerden biri faşizm.
Zira wikipedya’ya göre faşizm, “ilk olarak İtalya’da Benito Mussolini tarafından oluşturulan, otoriter devlet üzerine kurulu bir radikal milliyetçi siyasi ideolojidir.”
Hadi bu kaynağı beğenmedik diyelim. Ne de olsa hâlâ “yassah”!
Ama TDK da şöyle tarif ediyor: “Demokratik düzenin yerine aşırı bir ulusçuluk ve baskı düzeni kurmayı amaçlayan öğreti.”
Faşing’e gelince, kaynaklara göre “Almanlarda Hıristiyanlık inancına göre belli günlerde düzenlenen şenlik ve eğlenceler”e faşing deniyor.
Şimdi bakalım: Faşingin delili ne? Faşistliğin kaynağı nerede?
Demek, önce doğru kavramak lazım…
Demek “eğitim şart”.