"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cumhurbaşkanı ve tarafsızlık ihtiyacı

Ahmet BATTAL
27 Ocak 2015, Salı
Cumhurbaşkanının kabineye başkanlık etmesini “sisteme uygun” ve “olağan” görmek isteyen dostlara cevap:

Cumhurbaşkanının, başbakanken yaptığını yapmaya devam etmesi yanlıştır.

Cumhurbaşkanının başbakanın yapması gerekeni yapmaya kalkışması da yanlıştır.

Sistemi değiştirmek isteyebilir. Ama yok sayamaz.

Zira sistem devlet ve düzen demektir.

Parlamenter demokrasi denilen sistemde cumhurbaşkanı tarafsızdır (Anayasa m. 101).

En önemli görevi de devlet organlarının uyumlu çalışmasını gözetmektir.

Anayasa m. 104: “Cumhurbaşkanı Devletin başıdır. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk Milleti’nin birliğini temsil eder; Anayasa’nın uygulanmasını, Devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir.”

Böyle bir yetkiye sahip ve üstelik de sorumsuz bir cumhurbaşkanının, üstelik siyaseten ve hukuken sorumlu bir başbakan da varken, olağan yetkiler kullanmak üzere toplanan bir kabineye başkanlık etmesi ancak istisnai bir durum olabilir.

Zaten Anayasa da cumhurbaşkanının yürütmeye dair yetkilerini sayarken “Gerekli gördüğünde Bakanlar Kurulu’na Başkanlık etmek” demek suretiyle açıkça bunu söylüyor:

“Her zaman” değil, “gerekli gördüğünde”!

Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Tarafsızdır. Öyle olmalıdır.

Halk tarafından “seçilmiş” olması ile halkın temsilcileri tarafından seçilmiş olması arasında bu yönden fark yoktur.

Elbette doğrudan seçilen daha güçlüdür. Ama öyle de olsa böyle de olsa tarafsızdır. Partili değildir. Öyle olmalıdır.

Hem partili hem tarafsız olunmaz.

Hem iktidara gelen partinin kabinesinin başkanı hem devletin başı olunmaz.

Erdoğan “tembel cumhurbaşkanı” olmasın, tamam. “Protokol cumhurbaşkanı” da olmasın. O da tamam.

Ama taraflı cumhurbaşkanı olunmaz. Çalışkan cumhurbaşkanı olmanın yolu başbakanı sonbakan yapmak değildir.

Erdoğan’ın icraata müdahil olması bu yüzden sisteme uygun değil. O halde olağan da değil.

Bu uygulama bu gün sıkıntı çıkarmayabilir.

Ama yarın başka bir parti iktidara gelecek olursa ne olacak?

Böyle bir ihtimal, siyaseten de sistemik olarak da teorik olarak da var.

“Erdoğan siyasette varken böyle bir ihtimal yok” demek, “Türkiye’de demokrasi yok” demekle eşdeğerdir.

Halkın reyini alıp iktidar olan partinin genel başkanı “başbakan” olmayı umarak kabine kurduktan ve Meclis’ten güvenoyu aldıktan sonra “sonbakan” olmayı kabul eder mi? Kabul etmek zorunda mı?

İşte bu yüzden, ille de sistem…

Okunma Sayısı: 2279
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Muhammed Nur Anbarlı

    27.1.2015 20:46:20

    Yazı, bitmek bilmez bir Erdoğan karşıtlığı alışkanlığı ile konuya yaklaşıyor. Cumhurbaşkanı, yazıda söylenenin tam aksine Anayasa sınırları içinde hareket etmeye özen gösteriyor. Belki teamüllere uymadığı söylenebilir, fakat bu "teamüller" yaklaşımı da son derece sıkıntılı.. "Hangi Cumhurbaşkanının tâbi olduğu teamül?" diye sorulabilir.. Çünkü geriye doğru Ahmet Necdet Sezer'in gösterdiği profil çok farklı, merhum Turgut Özal'ın profili çok farklı.. Yani çok köklü bir "teamül"den de bahsetmek mümkün değil.. Kafamızı karıştıran husus, şu anki Cumhurbaşkanı'nın Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca görev yapmış diğer 11 cumhurbaşkanından çok farklı bir meşrûiyet zemini var. İlk defa halk tarafından, yani cumhurun seçtiği bir Cumhurbaşkanından söz ediyoruz.. Bu durum elbette köklü bir farklılık oluşturacak.. Sizce, ilk defa halk tarafından doğrudan seçilmiş bir cumhurbaşkanının ne tür farklılık hakları olabilir?

  • SEZER

    27.1.2015 16:46:13

    bu adamlar bize uçmayı vaat etti emme her hal bizi yüksekten atıverecekler .sonrada bilemedik bizi de kandırıverdiler deyiverecekler gibi görünüyor

  • cemal özkaya

    27.1.2015 11:56:49

    yıldırım akbulut ve turgut özal ikilisinin yaşadıklarının bir versiyonunu tekrar seyrediyor gibiyiz. bir bürokrat ve akedemisyen olarak sayılı kişilerden olan başbakanımız siyasetçi olarak aynı performansı gösteremiyor gibi,.

  • HÜSEYİN İLHAN

    27.1.2015 10:06:08

    ANAYASA değişikliği yapmadan sistem değişikliğine gitmek normal değildir.Bu yapılan nizamsızlık ve kuralsızlıktır.Buna da anarşizm denir.Devlet idaresi maharet ister,liyakat ister,sabır ister.Ben yaptım oldu anlayışı ile ADALET,HAK,NİZAM ve İNTİZAM mahvedilir biline.

  • ali yeşilkaya

    27.1.2015 09:48:46

    'İstibdat tahakkümdür, muâmele-i keyfiyedir, kuvvete istinad ile cebirdir, rey-i vâhiddir, sû-i istimâlâta gâyet müsâit bir zemindir, zulmün temelidir, insâniyetin mâhisidir. Sefâlet derelerinin esfel-i sâfilînine insanı tekerlendiren ve âlem-i İslâmiyeti zillet ve sefâlete düşürttüren ve ağrâz ve husûmeti uyandıran ve İslâmiyeti zehirlendiren, hattâ herşeye sirâyet ile zehrini atan, o derece ihtilâfâtı beyne’l-İslâm îkâ edip, Mûtezile, Cebriye, Mürcie gibi dalâlet fırkalarını tevlid eden, istibdattır.'mün.22 şu cümlelerde tarif edilen hallerin bitamamiha yaşandığı bir müstebid dönemden geçiyoruz.keyfi,tekadamcı islamcı zihniyet maalesef alem-i islamı kana buladı.adamın elini attığı yerden kan ve gözyaşı ve kin fışkırıyor.yüzyılın dalalet fırkalarına (el kaide vb.)aleni desteklerle bu hatalarını da perçinlemek istiyor.ahirzamanın en dehşetli adamlarından birisi,en dehşetli zamanlarından birisini yaşatıyor.'ahmak dost,akıllı düşmandan daha az zararlı değildir'

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı