"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Cumhuriyete dair yanlış sloganlar

Ahmet BATTAL
07 Kasım 2015, Cumartesi
​Cumhuriyet ile ilgili son iki yazımız sebebiyle çeşitli değerlendirme ve eleştiriler aldık.

Baştan söyleyelim, bunların hiçbiri mevcut görüşlerimizde değişiklik yapmamızı gerektirmediği gibi, yeni bir bilgi de vermedi maalesef. 

Hatta-bu tür meselelerde çoğu zaman olduğu üzere-bazı eleştiriler, slogan tekrarından ve amigoluktan ibaret idi. 

Meselâ, ilk “seçilmiş” ve dolayısıyla ilk “gerçek” cumhurbaşkanının 1950’de seçilen Celal Bayar olduğu yolundaki tesbitimize karşı itirazlarda, Mustafa Kemal için kullanılan “cumhuriyetin kurucusu” slogan cümlesi gibi... 

Yanlış, zira: 

Demokrasisiz cumhuriyetin gerçek bir cumhuriyet olmadığı gerçeğini-her halde-kimse reddedemez. 

1923’te ilân edilen ve adına cumhuriyet denilen rejimin demokrasisiz olduğunda kimsenin şüphesi yok. Öyle ya, rakipsiz bir yarışla (!) ve bir gecede ansızın gelen baskın seçimle “seçilmiş” bir cumhurbaşkanından söz ediyoruz. 

Sadece, bu tarih itibariyle Osmanlı Hanedanının saltanat yetkisine son verildiği açıktır ve herkesin kabulündedir. 

O halde, 1923’te rejim ve yönetim biçimi anlamında saltanattan dönülmüştür, ama cumhuriyete geçilmiş değildir. 

O halde, cumhuriyetin kurucusu olmaktan kasıt, olsa olsa, adı “Türkiye Cumhuriyeti” olan yeni bir devletin kurucusu olmak olabilir. Bu “yeni” demokrasisiz devletin adı cumhuriyettir, ama kendisi fiilen saltanattır, zira cumhurbaşkanları hem ölünceye kadar cumhurbaşkanı olmak üzere, hem de “çoktan seçmeli” değil “tekten seçmeli” bir seçimle seçilmişlerdir. 

Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti adlı devletin kurucusu da M. Kemal değildir. Zira “bir devlet”i “bir tek kişi”nin kurduğunu iddia etmek en azından abestir. 

İkinci slogan cümle, “Mustafa Kemal demokrasiyi çok istedi, ama şartlar uygun olmadı” cümlesidir. 

Yanlış, zira: 

Bunu iddia edenlerden şunu istiyoruz: Bize M. Kemal’in demokrasiyi öven bir cümlesini bulsunlar. Sonra üzerinde konuşalım. 

Yine, “Cumhuriyet 1923’ten itibaren sınıfsız toplum oluşturmaya başladı” iddiası da “kadınlara 1934’te seçme ve seçilme hakkı verildi” slogan cümlesi de anlamsızdır. 

Anlamsızdır, zira o tarihte, yani 1923 ile 1950 arasında demokrasi olmadığına ve yönetim imtiyazlı bir zümrenin tekelinde olduğuna göre erkeğin dahi seçme ve seçilme hakkı yok iken kadının nasıl olacak? 

Olan sadece şuydu: Bazı erkeklerce seçilen imtiyazlı bazı kadınlara, sosyal hayatta görünme hakkı verilmiş oldu. 

Bu çok önemli idi, zira Türk toplumunu Osmanlı toplumu olmaktan çıkarıp Batılılaştırmayı amaçlayan en önemli devrimdi. Yani bu devrim de demokrasi için değil Batıllaşma içindi. 

Yazdıklarınız yanlış diyen, doğrusunu söylesin. Biz de öğrenelim, aktaralım.

Okunma Sayısı: 2359
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Garib Doğu

    7.11.2015 11:09:09

    Şahıslar,ideolojiler ve parti temel düşünceleriyle ilgili söylenen parlak sözler,irdeleyince çoğu zaman altları boş olduğu veya birer sloğandan ibaret olduğu ortaya çıkıyor.Çünkü o parlak fikir ve düşünceler ile yaşanan hayat birbirine uymuyor, paralellik arz etmiyor.Çoğu zaman zıt bir vaziyet gösteriyor. Biz millet olarak ekseriyet itibarıyla ehli tahkik olmadığımız için,Akıl,fikir ve irademizle meseleleri araştırıp,analiz edip sonuç çıkarmıyoruz. Aynı zamanda elde mevcüt şaşmaz ölçü ve prensipleri bir kenara atıyor,kendi kısır görüş ve düşüncelerimiz veya arzularımızla siyasi ve içtima-i meselelerde karar veriyoruz.Umumiyetle itimat edilen şahısların eğilimlerine göre ve değişik unsurların etkileriyle tercihlerimizi yapıyoruz.Bu da insanı sağlıklı bir neticeye götürmüyor.İslam aleminin bugünkü hali pür melali bunun en büyük delil ve ispatıdır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı