Geçen bir hafta, muhalefetin darbe istediği ya da darbe planladığı iddiaları üzerinden yürüyen abes ve hatta saçma tartışmalarla geçti.
Muhtemelen bunun da etkisiyle, bir tele-vizyon kanalında, bir misafir konuşmacı, demokrasiyi değil, ama sevdiği lideri koruma adına bir şeyler söylerken, adalet yerine zulüm ve kaos içeren negatif duygularını ele verdi. (Hâlbuki yaklaşık iki saatlik konuşmanın geneli pozitif ve hatta adalet duygusunu ve talebini de içeren bir sohbet idi.)
Programcı da onun bu kindar, genellemeci ve negatif tavrına negatif katkı yaptı ve ortaya çok ciddî bir sosyolojik tablo çıktı.
Kamuoyundan ciddî bir tepki gelince kanal ve programcısı geri adım attı, ama konuşmacı hata yapmadığını ve özür dilemeyeceğini belirtti.
Olayın ceza ve yayın disiplini ile ilgili boyutu savcıların ve RTÜK’ün işi. “Bu hale nasıl geldik ve nasıl çıkarız” sorusunun cevaplandırılmasına katkı yapmak ise bizim işimiz ve önemli.
AKP iktidarından memnun ve liderini seven herhangi bir kişiye bakalım:
* Bu kişinin bu durumun sürmesini istemesi son derece normal. Bu iktidara “herhangi bir iktidar”a nazaran daha fazla sahip çıkması da garip sayılamaz.
* Bu kişinin, iktidarın antidemokratik yollarla devrilmesine engel olmaya çalışması ve bunun için kendisini alarm halinde tutması da anlaşılabilir bir durum.
* Ama bunun için evinde silâh depolaması asla kabul edilemez. (O silâhların ruhsatlı ya da ruhsatsız olmasının bir önemi yok).
* Ama komşularını fikirlerine göre –meselâ iktidarı sevenler sevmeyenler diye- kendince kategorize etmesi asla kabul edilemez. (Dindar görünmeye ve dindarlıktan geçinmeye çalışmayan samimî dindar birinin insanlarla ve bilhassa komşularıyla nasıl bir ilişki kuracağı dinen de belli).
* Hele hele darbeci olabileceğini düşündüğü komşuları ile ilgili sahip olduğu delilleri savcılığa vermek ve adaletin tecelli etmesini beklemek yerine kendince suçüstü yaparak yakalamaya çalışması ve bunun için hazırlık yapıp beklemesi… Aklın alacağı bir şey değil.
Risk büyük ve galiba gittikçe büyüyor.
Türkiye gibi ülkelerde maalesef demokrasiyi güçlendirmek yerine kendi ideolojisini desteklemeye ya da kendi liderini korumaya yönelenlerin çokluğu yüzünden darbe riskinden kurtulabilmiş değiliz.
Allah muhafaza, ama yarın öbür gün bir darbe kalkışması ve buna bağlı bir kaos yaşandığında darbecilere karşı durmak yerine komşusunun kapısına gidecek olan kişi, dünya görüşü ya da siyasî fikri ne olursa olsun, bir tür pimi çekilmiş el bombasıdır.
Güya darbe karşıtı bu muvazenesiz muhterislerden nasıl kurtuluruz? İktidar da, muhalefet de, siyaset de, sosyoloji de Allah için ve Vatan için bu sorunun cevabına odaklanmalı.