Soru:
İki defadır, bir parti liderinin, bir zamanlar bizzat kendisinin aday gösterdiği bazı belediye başkanlarının istifasını istemesini suç olarak görüp göstermeye çalışıyorsunuz. Derdiniz seçilmişleri korumaksa, o lider de bir seçilmiş, onu neden korumuyorsunuz. Derdiniz nedir?
Cevap:
Kimseyle bir derdimiz yok. Kimsenin ceza almasını istemediğimiz gibi kimsenin suç işlemesini de istemeyiz.
Biz sistemin derdindeyiz. Sistemin değişmesi gerekiyorsa yenisiyle ve iyisiyle değiştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu değişimin daha iyiye yönelik olduğunu test etmenin yolu da şu: Değişim mutabakatı ne kadar genişse değişimin iyilik ve isabet oranı o ölçüde yüksektir.
Mevcut sistemi işlemez hale getirmek ise sistem kurmak ya da sistem sürdürmek değildir.
Önce bu işin suç ve ceza yönü ile ilgili ayrıntılı bilgilendirme yapalım. Türk Ceza Kanununun “Siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi” başlıklı ve iki fıkradan ibaret 114. maddesi aynen şöyle:
Madde 114-(1) Bir kimseye karşı;
a) Bir siyasi partiye üye olmaya veya olmamaya, siyasi partinin faaliyetlerine katılmaya veya katılmamaya, siyasi partiden veya siyasi parti yönetimindeki görevinden ayrılmaya,
b) Seçim yoluyla gelinen bir kamu görevine aday olmamaya veya seçildiği görevden ayrılmaya,
Zorlamak amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir siyasi partinin faaliyetlerinin engellenmesi halinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
Buradaki iki suç için de “cebir veya tehdit” kullanmak şart. Bu suçun oluşabilmesinin diğer şartları teknik bir konu ve uzmanına havale ediyoruz.
Ama anlıyoruz ki bir lider bir belediye başkanının istifasını “istemişse” başka, “istifaya zorlamışsa” başka bir şey var demektir.
Akla gelebilir: Bir belediye başkanını istifaya zorlayan bir lider aynı zamanda iktidar partisinin de lideri ise onu da millet seçmiş olduğuna göre ve iki seçilmişten birinin dediği olduğuna göre burada demokrasiye aykırı bir durum var mıdır?
Evet, vardır. Zira demokrasi sadece bir kişinin seçildiği ve diğer herkesin o seçilmiş kişiye tabi olduğu bir rejim demek değildir. Demokrasi, aynı zamanda, kamu görevine gelen herkesin, mümkün olduğunca seçimle göreve geldiği ve “hiyerarşi içi denetim”, “yargı denetimi” ve “halk denetimi” gibi yollarla tam olarak denetlendiği bir rejimdir.
Zira seçimle gelen, bir sonraki seçimde doğrudan seçenlere hesap vermek zorundadır ve öyle kalmalıdır. Seçmen denetimini tek kişinin denetimine indirgemek ise bu denetimi kaldırmakla eşdeğerdir.
Liderin kendisine bağlı içişleri bakanı marifetiyle belediye başkanını görevden alması ise ancak istisnai ve geçici bir tedbirdir ve bu karar nihayetinde bir yargılama konusu olacaktır. Yargı bağımsız ise ve olursa liderin kararının isabetini de ayrıca tartışmak mümkün olur. Yargı denetimi de şarttır. Ama günümüzde o da güme gitmektedir.
İşte biz bu kötü gidişin sistemleşmesini engellemek istiyoruz.