"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Demokrasi istiyoruz, ceza değil…

Ahmet BATTAL
25 Aralık 2018, Salı 00:03

Soru: 

İki defadır, bir parti liderinin, bir zamanlar bizzat kendisinin aday gösterdiği bazı belediye başkanlarının istifasını istemesini suç olarak görüp göstermeye çalışıyorsunuz. Derdiniz seçilmişleri korumaksa, o lider de bir seçilmiş, onu neden korumuyorsunuz. Derdiniz nedir? 

Cevap:

Kimseyle bir derdimiz yok. Kimsenin ceza almasını istemediğimiz gibi kimsenin suç işlemesini de istemeyiz. 

Biz sistemin derdindeyiz. Sistemin değişmesi gerekiyorsa yenisiyle ve iyisiyle değiştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bu değişimin daha iyiye yönelik olduğunu test etmenin yolu da şu: Değişim mutabakatı ne kadar genişse değişimin iyilik ve isabet oranı o ölçüde yüksektir. 

Mevcut sistemi işlemez hale getirmek ise sistem kurmak ya da sistem sürdürmek değildir. 

Önce bu işin suç ve ceza yönü ile ilgili ayrıntılı bilgilendirme yapalım. Türk Ceza Kanununun “Siyasi hakların kullanılmasının engellenmesi” başlıklı ve iki fıkradan ibaret 114. maddesi aynen şöyle:

Madde 114-(1) Bir kimseye karşı;

a) Bir siyasi partiye üye olmaya veya olmamaya, siyasi partinin faaliyetlerine katılmaya veya katılmamaya, siyasi partiden veya siyasi parti yönetimindeki görevinden ayrılmaya,

b) Seçim yoluyla gelinen bir kamu görevine aday olmamaya veya seçildiği görevden ayrılmaya,

Zorlamak amacıyla, cebir veya tehdit kullanan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Cebir veya tehdit kullanılarak ya da hukuka aykırı başka bir davranışla bir siyasi partinin faaliyetlerinin engellenmesi halinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

Buradaki iki suç için de “cebir veya tehdit” kullanmak şart. Bu suçun oluşabilmesinin diğer şartları teknik bir konu ve uzmanına havale ediyoruz. 

Ama anlıyoruz ki bir lider bir belediye başkanının istifasını “istemişse” başka, “istifaya zorlamışsa” başka bir şey var demektir. 

Akla gelebilir: Bir belediye başkanını istifaya zorlayan bir lider aynı zamanda iktidar partisinin de lideri ise onu da millet seçmiş olduğuna göre ve iki seçilmişten birinin dediği olduğuna göre burada demokrasiye aykırı bir durum var mıdır?

Evet, vardır. Zira demokrasi sadece bir kişinin seçildiği ve diğer herkesin o seçilmiş kişiye tabi olduğu bir rejim demek değildir. Demokrasi, aynı zamanda, kamu görevine gelen herkesin, mümkün olduğunca seçimle göreve geldiği ve “hiyerarşi içi denetim”, “yargı denetimi” ve “halk denetimi” gibi yollarla tam olarak denetlendiği bir rejimdir. 

Zira seçimle gelen, bir sonraki seçimde doğrudan seçenlere hesap vermek zorundadır ve öyle kalmalıdır. Seçmen denetimini tek kişinin denetimine indirgemek ise bu denetimi kaldırmakla eşdeğerdir. 

Liderin kendisine bağlı içişleri bakanı marifetiyle belediye başkanını görevden alması ise ancak istisnai ve geçici bir tedbirdir ve bu karar nihayetinde bir yargılama konusu olacaktır. Yargı bağımsız ise ve olursa liderin kararının isabetini de ayrıca tartışmak mümkün olur. Yargı denetimi de şarttır. Ama günümüzde o da güme gitmektedir. 

İşte biz bu kötü gidişin sistemleşmesini engellemek istiyoruz.

Okunma Sayısı: 3083
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp-3

    25.12.2018 12:05:56

    Demokratik parlamenter sistemi ve hukuk devletini tekçi sistem ile değiş tokuş yaptıran 16 Nisan halk oylamasından bu tarafa, kampanya sırasında halka sözü verilen hangi şeyler gerçek oldu? Olması da mümkün değildir. Çünkü o sözü verilen şeyler ancak demokrasi ve hukukun hakim olduğu ülkelerde gerçekleşebilir. Antidemokratik sistemlerin hüküm ferma olduğu ülkelerde siyasal, toplumsal ve ekonomik hayatta güven ve istikrarın olmadığını hepimiz biliyoruz. Denetim mi dediniz? 600 vekilli işlevsiz bir meclis ancak kavgalar olunca gündeme geliyor. Meclisin dışında ve uzağında bir yürütmeyi kim nasıl denetleyecek? Adeta Ziya Paşa'nın "Kadı ola davacı ve muhzır dahî şahit/Ol mahkemeinin hükmüne deler mi adalet?" dediği durumu yaşıyoruz. Yasak da ceza da muhalifler ve muarızlar için geçerli bir hukuk ilkesi haline getirildi. "Kötü gidişin sistemleşmesini engellemek" için gösterdiğiniz gayret takdire şayandır. Tebrik, teşekkür ve sayınızın çoğalması için dualar ediyoruz.

  • Gündüz Alp-2

    25.12.2018 11:47:52

    İnsan fıtratıyla da örtüşmeyen tekçi sistemin kök salması için korku ve baskının artarak devamı, adil ve eşit olmayan bu ortam ve şartlarda yapılacak seçimlerle gücün ve iktidarın kalıcı hale getirilmesi amaçlanmaktadır. Fakat nereye kadar? Halkın güvenini kaybeden yargı ve medyanın durumu bu kötü gidişe çanak tutmaktadır. Bir yanda halkın hak ve özgürlüklerini koruyamayan yargı diğer yanda halkı yanlış bilgilendiren ve yönlendiren medya. Ve iki cendere arasında sıkışıp kalmış ne yapacağını bilemeyen kitleler. Ve bu durumdan nemalanan siyasal iktidar. Ülkenin yeniden demokrasi ve hukuk düzenine dönmesi için öncelikle bu sıkışmışlık halinde kurtulması, hak ve hürriyetine sahip çıkarak bunu dillendirmesi zorunludur. Sanki halinden memnunmuş görüntüsü veren bu suskun haliyle toplum, her geçen gün iyi olmayan sistemin kökleşmesine katkı sunmaktadır. Yeni Asya manşet ve haberleri, değerli kalemleri de uyarıcı ve aydınlatıcı yazılarıyla görevlerini layıkıyla yapmaktadır.

  • Gündüz Alp

    25.12.2018 11:30:24

    Sayın Battal, siz de biz de dilimizde tüy bitse de Demokrasi talebimizi tekrarlamak zorundayız. Çünkü şu anda ihtiyaç budur. Demokrasiyi taçlandıran ve tamamlayan hürriyet, adalet, müsavat/kanun önünde eşitlik, hukukun üstünlüğü ülkede hakim konuma gelmedikçe ne siyasal ne toplumsal ne de ekonomik hayatta sorunları çözmek -maalesef- mümkün olmayacaktır. Sorunların kaynağı da bunların yokluğu değil mi? Aşkın gözü kördür, derler. Fanatik ve müfrit taraftarlar meseleyi bir lidere indirgeyerek konuyu şahsileştiriyor, ülke ve millet aleyhine bir yanlış da yapılsa onun etrafında kenetleniyorlar. Devleti, ülkeyi ve milletin bugünü ve yarınını bir kişi ile özdeş haline getirerek, kendileri gibi düşünmeyen, konuşmayan toplum kesimlerini adeta "yok" sayıyorlar. Ülkenin geleceğini tehdit eden vahim bir gidişat.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı