Meral Akşener Hanımefendi, resmî kuruculardan Dengir Mir Mehmet Fırat’ın da beyan ve şahitlik ettiği üzere, AKP’nin kurucu kadrosunda yer alanlardan biriydi. Kısa sürdü, ayrıldı.
Biliyoruz ki muhtereme Akşener, ekipten, “Bizi vitrine koydular, içeride başkalarıyla karar alıyorlar” mealinde bir gerekçeyle ayrılmıştı.
Yani “çekirdek başka, kabuk başka cins” demek istemişti. Haklıydı.
Haklı olduğu o gün de belliydi, ama “muhafazakâr demokratlık” fırtınasından göz gözü görmüyordu. Kimse de sizi-bizi dinlemiyordu.
Şimdi o fırtına dindi. “Otoriter ve totaliter Erdoğan” fırtınası esiyor.
AK Parti’nin kurucu kadrosunun çekirdek ve gerçek kurucu kısmında yer alanların biri “yukarı çıktı”. Diğerleri “üç dönem” kuralı sebebiyle AKP siyasetinin kenarına, dışına ya da karşısına çıkmaya hazırlanıyorlar. (“Üç Dönem! Kuralı” başlıklı yazımıza bakınız.)
Pazar günkü manşette de okuduğunuz üzere Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı geçen Cumartesi Ankara’da bir toplantı yaptı.
Çağıranların da, katılanların da çoğunun havası şuydu:
“AKP (yani Erdoğan) on beş yıl önce samimi olarak değişmiş ve muhafazakâr demokrat olmuştu. Bu sebeple de desteği hak etmişti. Ama dört-beş yıl önce yeniden değişti, otoriterleşti. Dolayısıyla artık desteği hak etmiyor.”
Biz, önceki değişimin gerçek olmadığını ve dolayısıyla o değişime dair algının yanlış olduğunu söyleyenlerdeniz.
Bunu teyit ve tesbit için, konuşmacılardan muhterem Dengir Mir Mehmet Fırat’a şu mealde bir soru sorduk:
“Siz yanında ve yakınındaydınız. Birinci Erdoğan, “minareler süngümüz” şiirini okuyarak dinî sembolleri iç siyasete alet etmekte, yani minareyi CHP’liye ve diğer hasımlara batırmakta beis görmüyordu. Üçüncü Erdoğan, şiir okuduğu için hapse atılmış olmasını eleştiriyor ve Yeni Türkiye’sinde bunların olmayacağını söylüyor. Muhafazakâr demokrat olduğunu iddia eden bir partinin kurucu lideri ikinci Erdoğan’ın, birinci Erdoğan’ın dini siyasete alet etmiş olması hakkında bir özeleştiri yaptığına şahit oldunuz mu?
Sayın Fırat soruya olumlu cevap vermedi. Olumsuz cevabı vermekten de kaçındı. “Erdoğan hatıralarını not ediyor. Günü gelince yayınlanacağını umuyorum. O zaman okuyabiliriz” dedi.
Bizim aldığımız ders şu oldu:
“Evet özeleştiri yapıyordu” deseydi, “üç Erdoğan var” denilebilirdi. Eğer özeleştiri yok idiyse, üç “görünüşte Erdoğan” ve aslında “İslamcı ve tek bir Erdoğan” var. Ve bunu ilk görenlerden biri Akşener Hanımefendi olmuş.
Sonucu da şu olmalı: “Erdoğan yeniden değişti ve yeniden ‘desteklenemez siyasetçi’ haline geldi, yani biz eski-ikinci Erdoğan’ı desteklemekle doğru yapmıştık” diyenler hâlâ yanılıyorlar.
Ya size göre…