Dün Gara olayının iç siyasetteki yansımalarını özetledik.
Bugün, soracağımız bazı sorularla, aklı başında ve az da olsa bağımsız muhafazakâr entelektüelleri ve AKP’li dostları Gara olayının yansımaları üzerinden Türkiye siyasetini ve kardeşlik hukukunu yeniden düşünmeye dâvet ediyoruz.
1. İktidar bu meseleye yedi senedir artık sadece güvenlik ve terör meselesi olarak bakıyor. Bu bakış açısı -herkes biliyor ki- aslında MHP’ye ait.
Oysa kurucu belgelerinden ve ilk yedi senelik beyanlarından da açıkça anlaşılacağı üzere, eski AKP, bu konuyu; temel haklarda eşitlik, sosyal adalet, insanca hürriyet, farklılıkları gönüllülük esası çerçevesinde bir arada tutabilme, yerel siyaseti güçlendirme, tam demokratik katılımcı bir siyasî rejim kurabilme… meselesi olarak görüyordu.
Şimdi AKP’li entelektüel dostlara soralım: Siz AKP’nin böyle keskin biçimde MHP’lileşmesinden hakikaten memnun musunuz?
2. Yeni Şafak’ın örnek haberi şöyle:
“Terör örgütü PKK’nın Tekin Yoldaş takma isimli elebaşlarından ve İçişleri Bakanlığı’nın arananlar listesinde yer alan Ufuk Göllü adlı üst düzey bir terörist, yayınladığı videoyla Boğaziçi Üniversitesi’ndeki olaylar bahanesi ile başlatılan eylemlere destek mesajı verdi. Eli kanlı terörist ‘Boğaziçi eylemlerini destekliyoruz aralarında üyelerimiz de var. Gezi’de olduğu gibi üç beş ağaç değil, mesele rektör olmaktan çıkmıştır’ ifadelerini kullandı.”
Bu haberi ve benzerlerini bu şekilde yazanların amacı belli: Muhalefet edeni damgalamak. Ve böylece toptancı bir bakışla meşrû muhalefeti terör örgütlerinin ardına takıp dövmek. Ve yine böylece tüm muhalefeti kriminalize ederek iktidarı yerinde muhafaza edebilmek.
Millet ittifakı ve zillet ittifakı ayrımı da yine bu maksatla yeniden dolaşıma sokuldu. Ya şehit annesini parti kongresinde telefonla ağlatmak! Aman yarabbi…
HDP’lilikleriyle kafa karıştıran Hüda Kaya ve Ömer Faruk Gergerlioğlu gibi kutup şahsiyetler eski dostlarınca bilhassa hedefe oturtuldu. Zira AKP’yi eritip oy çalanlar bunlar ve benzerleri.
Akıllı muhafazakâr dostlar, birilerinin iktidarı dalâverelerle yerinde tutabilme gayretinin sırıttığını fark etmiyor musunuz? Kardeşlik hukukunu korumak sizin de göreviniz değil mi? Toplumun bu şekilde gerilmesinden partiniz fayda elde etse dahi milletin bundan gerçekten faydalanacağından emin misiniz?
3. Fahrettin Altun önceki gün, “HDP demek PKK demektir” diyerek başka birçok AKMHP taraftarının yıllardır gösterdiği tıkayıcı, sığ ve kör bakış açısını tekrar etti.
Herkes bilir ki bu önerme doğru bile olsa söylenmez ve söylenmemeli. Hedef küçültmek gerekirken hedefi büyütmek siyaseten kazandırabilir, ama toplum barışına ne fayda sağlar?
On dokuz sene önce parti kapatmayı neredeyse tümüyle gündemden çıkarmaya çalışanların mirasyedileri yeniden parti kapatma tartışmalarıyla Türkiye’yi boğuyor.
Muhafazakâr ve demokrat olduğunu düşünen AKP’li samimî dostlar, samimî sorumuz size: MHP’nin kilidiyle HDP kapatılacak olursa memleketin meseleleri mi bitecek yoksa AKP’mi bitecek? Siz HDP’nin “suç örgütü” olarak gösterilmesinden memnun musunuz? Bunun sosyal sonuçlarını hesaba katıyor musunuz?
Cevap bekliyoruz.