Aşağıdaki paragraf, AKP iktidarına bilhassa son dönemde çok sıkı eleştiriler yönelten bir köşe yazarına, Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak’a ait:
“Bizim kulağımıza hoş gelen birçok hayali çözüm, aslında Şeytanın nefsimize hoş gösterdiği bir illüzyon olabilir. Şunun farkına bir varabilsek, İmam-Hatip karşıtlığı ile her ne şekilde olursa olsun İmam-Hatip’çilik aynı şeydir aslında. Meselâ birçok kişi, ideolojik olarak Kemalizm’e karşı olsa da metodik olarak Kemalist’tir. Onlar da devleti ele geçirip, devlet gücü ile toplumu dönüştürmek istemektedirler. Ah şunu bir anlayabilsek.”
Bu harika tesbitler, Yeni Asya’nın, Bediüzzaman’dan ders alarak, yıllardır söyleyegeldiği şeyler.
Bazı dindarlar, bunları sırf Yeni Asya dedi diye inanmak istemediler, inanmadılar. Hatta Yeni Asya’ya kızdılar, hatta hatta düşman ilân ettiler.
“Eee şindi n’oldi! Bu da mı gol değil!” diyesi geliyor insanın.
Bu yazılar Yeni Akit gibi bir gazetede yayınlanabildiğine göre “toplumu ve fertleri devlet eliyle dindarlaştırma” projesinin artık sonuna gelmiş olmalıyız.
Gecikmiş bir netice. Hatta “ba’de harabil Basra” diyecek kadar geç.
Ama olsun. Dünya Basra’dan ibaret değil. Geride daha Bağdat var, Şam var, diğerleri var.
Bu mesele “devlet dini meselesi” ile de ilişkili.
“Devletin dini önce adaletidir” deyişi bu günlerde herkes tarafından kabul görüyor.
Bu yeni kabulün bir sebebi, din ve devlet ilişkisi hususunda zamanla daha çok kişinin doğruyu bulmasıdır.
Diğer sebebi ise devlet gücü kullananların din adına yaptığı haksızlıkların ve iltimasların artık ayyuka çıkmasıdır.
Bir de demokratları bulabilsek... Mesele işte o zaman bir çözüme kavuşmuş olacak.
***
Bir not: Noterlik işlemlerinde genelleşen ve sürekli hale gelme istidadı gösteren usûlsüzlükleri ve suistimalleri ele aldığımız son yazıda, asıl işi ve uzmanlığı ilâç yapmak olan, ama günümüzde ilâç satıcısı haline gelen eczacıları da örnek vermiştik.
İstanbul’dan Av. Halil Doğan eczacıların bunu yapmasının zamanın ve gidişatın bir gereği olduğunu yazdı.
Biz de aynı kanaatteyiz. Elbette teknolojinin ve endüstrinin gelişimine direnmenin anlamı yok. “Kişiye özel ilâç” gerekmedikçe hazırı satmak problem değil ve olmamalı.
Ancak noterlik işlemleri açısından maalesef aynı şey söylenemez. Noterlerin bilgisayarlarındaki tip şablonların (sözleşme formüllerinin) Türkiye Noterler Birliği tarafından hayatın akışına da uygun olarak sürekli geliştirilmesi ve zenginleştirilmesi gerekir. Fakat gördüğümüz kadarıyla bu yapılmıyor.
Bizim eleştirimiz işte bu sahipsizliğe ve ilgisizliğedir.