AKP iktidarı döneminde siyasî icraat anlamında hayrın şerden çok olduğunu varsayan dindarların en önemli delili, eğitim alanında ve bir de başörtüsü özgürlüğü konusunda yapılanlar.
Eğitim alanında yapılanlarla yapılması gerekirken ve yapılması mümkünken yapılmayanları kıyasladığımızda, yapılabilenler bizce hakikaten devede kulak kabilinden şeyler.
Hatta bunların bir kısmı usulen ve “göz boyamak” türünden işler.
(Sınav sistemi ile ilgili zikzak ve hataları “eğitim” açısından önemli görüp ciddiye almıyoruz. O hatalar, AKP’nin ve liderinin “tek adamcı” yönetim anlayışını göz önüne serdiği için önemli.).
Özgürlüklere gelince: Eğitim özgürlüğünde, “dilediğini öğrenme özgürlüğü” açısından fevkalâde geriledik.
Öyle ya, yasak kitap kavramı gündemimize yeniden girdi. Yasak site ve internet erişim kısıtlamaları da öyle. Hele wikipedia yasağı işin tuzu biberi.
Eğitim türü ve okul seçme özgürlüğü konusundaki sıkıntılar aşikâr. Bilhassa öğrencileri imam-hatiplere “zorlama” sebebiyle ciddi sıkıntı var. Din adamı yetiştirme eğitiminin “ihlas eğitimi” ile başlaması gerektiği düşünüldüğünde, bu olumsuz gidişattan etkilenecek çocuklar bir “eğitim zayiatı” gibi kabul edilemez, görmezden gelinemez.
Dindarların kıyafet özgürlüğü açısından bir problem kalmadı. Şükürler olsun.
Ancak dindarların fikir açıklama özgürlüğü açısından perişanız. Zira iktidar lehinde olunca serbest, ama iktidar aleyhinde fikir açıklamak dindarlar için de yasak.
Hatta dindarların muhalif olması, dindar olmayanlara nazaran “daha fazla” yasak! “Hem bizim camidesin, hem partimize muhalifsin, olmaz öyle şey” zihniyeti maalesef yaygın.
Ey dindarlar, hürriyet sadece size lâzım değil ki? Dindar olmasını istediğiniz kişilere de lâzım.
Eğer bir dindar “Benim özgürlüğüm yeterli başkalarının özgürlüğüne gerek yok” diyorsa, biz ondan kendi dindarlığını sorgulamasını istemeliyiz. Sorgulamıyorsa biz onun dindarlığını sorgulamaya girişebiliriz. Hatta bir aşamadan sonra “o kafa”da halen de ısrar ediyorsa, samimi dindarlığından şüphe etmeye ve hatasını deşifre etmeye başlamalıyız.
Parmağında gümüş yüzük de olsa, arkasında tuğralı tablo da olsa, hatta dilinden “ben de hürriyet istiyorum” sözünü düşürmese de hürriyete şüpheyle bakan her dindarın dindarlığı şüphelidir.
Zira hakiki ve samimi dindarca özgürlük, “dindarlara özgürlük”ten hele “dindarlara siyasî özgürlük”ten ibaret değildir.
Bırakın insanlar özgür olsun. Özgürlük insanı insan yapar. O insan hazretleri, elbette Allah’ın takdiriyle, dindar olacaksa da “hakiki ve samimi dindar” olur.