"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Doğru teşhis doğru tedavinin şartı (2)

Ahmet BATTAL
19 Kasım 2016, Cumartesi
Son yazımızda ABD’de siyaset bilimi hocası olan Prof. Dr. Hakan Yavuz’un Hürriyet’e verdiği röportajda yer alan bazı tesbitleri aktardık ve değerlendirdik.

Özetle toplumdaki ahlâk noksanının ve devletteki hukuk eksikliğinin dinle giderilmesinin mümkün olmadığına ve kurucu felsefeye (Kemalizm’e) dönmek gerektiğine dair tesbitlerini aktarıp eleştirdik. 

Devam edelim.

Ahlâk ve hukuk ihtiyacının nasıl giderilebileceğini, Bediüzzaman’ın; iman, hayat ve şeriat dairesi olarak tarif ettiği halkalardan ya da basamaklardan bahsederek cevaplayalım.  

Fertte küfür ve inançsızlık riski karşısında hakikî ve tahkikî iman bir ihtiyaçtır. 

Hakikî imanı elde eden adam ahlâka da hukuka da riayet eder. Hem de içselleştirmiş olarak. Zira Allah’a ve ahirete görür gibi inanan bir mü’minin kul hakkına girmesi, kamusal ahlâkı zedelemesi ya da hukuksuzluk yapması mümkün değildir. (Yanlış anlaşılmasın, istisnaen de olsa inançsız insanlarda da bazı yüksek ahlâkî özellikler görülebilir.).

Toplumda ahlâkın yerleşmesi için sosyal otokontrole ve dolayısıyla toplumsal dinî motiflere (şeair) ihtiyaç vardır. Bu bağlamda şeairin zıddı ve tahripçisi, dinî hassasiyetleri aşındıran bid’atlardır. 

Devletin adaleti tatbik edebilmesi için ise toplumun ahlâklı olması gerekir. Aksi halde devlet, istibdat ve zulüm devleti olur.  

O halde çoğunluğu itibariyle imanı kuvvetli insanlardan oluşan ahlâklı bir toplumun devleti de adaletli olur diyebiliriz. 

Yani toplumdaki ahlâk ve devletteki adalet birer sonuçtur. Aslolan, fertlerin bu sosyal yapının altyapısını oluşturmasıdır. 

Bunun için de Hakan Yavuz’un iddiasının aksine, Kemalizm’e değil hakikî ve tahkikî iman eğitimine ihtiyaç vardır. 

Hakan Yavuz, röportajında “AK Parti’nin temsil ettiği ‘çevre’, laiklerle barış yapabilir mi?” sorusuna ise şu cevabı vermiş: 

“Evet, ama sorun sadece ‘barış’ hali mi yoksa ‘beraber yaşama’ mı? Toplum olmak, ‘barış’ halinin ötesine gitmeyi gerektiriyor. O konuda ciddî endişelerim var. Ahlâkî zeminimiz çok zayıf ve daha çok çıplağız.”

Bu cevap maalesef doğru. 

Yine “AK Parti tabanı Batılı anlamda bir demokrasi istiyor mu?” sorusuna verdiği cevap da önemli. 

“Emin değilim. Siyasal kültürümüz, hukuk kültürümüz, kurumlarımız Batılı anlamda demokrasiyi taşıyacak güçte değil. Demokrasi bir gecede inşa edilmiyor. Biz bu sürecin başındayız. Ve iyi bir başlangıç yapmadık.”

Bu cevap son on dört yılın demokrasi karnesine pembe gözlükle bakan bazı dostlarımızı kızdıracak. Ama maalesef bunlar da doğru…

Okunma Sayısı: 2065
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Abdurrahman KOÇAK

    19.11.2016 18:51:00

    Demokrasi alt yapısı demokrat parti ve Adalet partisi zamanında ve kadrolarınca teşekkül ettirilmeye başlandı.İyi bir şekilde gelişirken maalesef kemalizm adına yapılan ihtilallerle önü kesildi..İhtilaller sonrasıda istenilen siyasi partilere siyaset yapma ve iktidar verildi...Böylece demokrasi serüveni buzdolabına kaldırıldı...

  • demokrat

    19.11.2016 10:34:52

    demokrasiye küfür rejimi diyen bir güruhun olaylara demokratça bakması ne derece mümkün;hiç!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı