Bizimki dört kanatlı.
Kanatların her biri her yöne dönebiliyor. Her kanadına “…don” lâkabını kullanabilen her siyasetçi saldırabiliyor. Bilhassa siyasî antrenman için çok kullanışlı.
Birinci kanat “dış güçler” kanadı.
En sağlam kanat bu. Ne de olsa içinde hem “dış” var, kimse inkâr edemez. Hem de “güçler”i var. Onu da inkâr etmek zor.
Ama bu dış güçlerin hangisi ne zaman, ne kadar ve neden ve kime düşman sorusunun cevabı çok belirsiz. Zaten o yüzden “don kişot”ların işi zor.
Meselâ Papa’nın bu kanatta olup olmadığı anlık değişiyor. Kâh Kudüs meselesi devreye giriyor ve Papa o kanattan düşüveriyor. Kâh Ertuğrul dizisi izleniyor ve bütün papazlar o kanadın en tepesine konuyor.
Rusya da öyle. Bu kanatta oturuyor, ama belirsiz yani. Hatta Trump da bir görünüp bir kayboluyor. Tam yel değirmeni yani.
İkinci kanat “iç güçler” kanadı. Bu kanada kimi istersek onun fotoğrafını koyabiliyoruz. Hele fotoşop icat edildikten sonra…
Siyasetini beğenmediğimiz siyasetçi de. Tercihini beğenmediğimiz kanaat önderi de. Yönetimini beğenmediğimiz dekanlar da…
Hepsi, bu kanada saldırıda kullandığımız ve hedef gösterdiğimiz “figür”ler. (Bu “figür” lâfı bize ait değil. Cumhurbaşkanı adaylarından birine yönelik olarak Sayın ve Değerli Yükseköğretim Kurulu Başkanımız Prof. Dr. Yekta Saraç Beyefendi’ye ait.)
Üçüncü kanat “döviz-faiz lobisi” kanadı.
Bu kanada kimlerin oturduğu ve kimin kanattan düştüğü biraz dış biraz da iç rüzgârlara bağlı.
Meselâ İngiltere’ye gidip Uluslar arası fonları Türkiye’ye gelmeye ikna etmeye çalışan Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ile Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya her an bu kanada yerleşebilir.
“Jöleli” de bu kanadın kıdemli adaylarında biri. Henüz çıkmadı, ama yakında o da çıkar.
Dördüncü kanat da “şer ittifakı” kanadı. Bu kanatta bugün kimin olduğu çok net. Kim ki AKMHP’mize karşı çıkıyorsa o bu kanattadır.
Üç beş sene önce öyle değildi, diyebilirsiniz.
Ama zaten yel değirmeni de öyle bir şey. Yani yel ve rüzgârla ve rüzgâra çıkıp yellenmekle çok ilgili! Hem de doğrudan. Nitekim “… tayyare kanadı” sözü de bu durumlar için söylenen bir vecizemizdir!
Ama olsun bütün bu kanatlarıyla o yel değirmeni bir takım don kişotların çok işine yarıyor.
Düşman arayışı hayırla neticeleniyor. Daima düşman bulunuyor. Saflar sıklaştırılıyor. Karanlığa kurşun sıkılıyor.
Bu sayede koca koca don kişotlar arkalarına koca koca kitleleri konuşlandırıp hücum marşı eşliğinde saldırıyorlar. Enerji boşalıyor. Gaz alınıyor.
Don kişotlar ve orduları böyle.
Bizim ise üç düşmanımız var: Cehalet dede, onun oğlu fakruzaruret ve torunu ihtilâf ve tefrika.
Ve bu üç düşmana karşı şu üç silâhla cihad etmeye mükellefiz: İlim ve irfan, san’at ve terakki, uhuvvet ve muhabbet.
Bunları kullananın görüntüsü düzelir, ufku açılır, o heyula değirmen de güçten ve gözden düşer zaten.
O yüzden, siz boş verin yel değirmenlerini de sizi onlarla savaştırmaya kalkan don kişotları da!
İşinize bakın. Hedefinizi vurun. T A M A M mı?