"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Fetre-li metö, yargı ve yürütme

Ahmet BATTAL
11 Aralık 2018, Salı
Anayasa açık. Hukuk devleti ilkesi net:

Neyin suç olduğunu belirlemek yasama organının, yani Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin işi. 

Kimin suç işlediğini ya da suçu kimin işlediğini belirlemek ise yargının, yani bağımsız ve tarafsız mahkemelerin ve savcı ve hakimlerin görevi. 

Yürütmenin görevi sadece yeniden suç işlenmesini önlemek için kanunlar dairesinde kendisine düşen tedbirleri almak. 

Cumhurbaşkanı, Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı… Bunların hepsi yürütme erkinin parçaları. Dolayısıyla bunların ve bunlara bağlı çalışan diğer devlet görevlilerinin ya da yetkililerinin suç ve ceza hususunda hiçbir yetkileri ve görevleri yok. 

Bilhassa Adalet Bakanının, şüphelilerle, sanıklarla ve ceza dosyalarıyla ilgili olarak mahkemelere ve hatta savcılara talimat ve hatta tavsiye niteliğinde beyanda bulunması gö-revinin dışına çıkması demek. Savcıların ve hakimlerin bu beyanları bir tür talimat hükmüne alması ise açıkça suç işlemek demek. 

Eeee, o zaman, bu boşa basılan basının bu işlerde yürütmeyi ve bilhassa Adalet Bakanını konuşturarak ve konuşmasına zemin hazır ederek yürütmeyi yargı hakkında “kendi kendine gelin güvey yapma” gayretinin sebebi nedir?

Haberlere bakınız: Adalet Bakanı, mesela “morbeyin mağdurları” için açıklama yapıyor, kimlerin mağdur değil suçlu olduğunu belirleyip açıklıyor. Ama “hangi yetkiyle” diye soran bir havuz medyamız bile yok. 

Hadi medya yağcılık yapıyor. Devlet adamları bu yağlı çukura neden düşüyor?

Hadi medya tetikçilik yapıyor. Devlet yetkilileri bu tetiği neden düşürüyor? 

Benzer olaylarda uygulama birliğini sağlamak Bakanın değil üst mahkemelerin görevi. Hele 15 Temmuz sonrası açılan davalarda… İleride birilerinin “bu davalara hükümet müdahale etti” demesi bile tüm kararlara gölge düşürecek!

Devlet büyükleri sırası gelince ve hatta yerli yersiz ve sık sık, Dünyaya ve Batıya karşı “bizde adalet tam yürüyor, yargı tarafsız ve bağımsız” diye efelenmeyi biliyor. 

Ama yine biz ve hür dünya biliyor ki bizde yargı yürütmenin kontrolünde.

Bu iddiayı ispat için, başka diğer hiçbir delil olmasa, sadece şu delil yeter: 

15 Temmuz sonrasında yaklaşık 4000 hakim savcı görevden alınmış ve haklarında ceza soruşturması başlatılmış durumda. Bunlar hakkında verilen her bir tutuklama veya tutuklamama kararlarının ilgili sulh ceza hâkimliğince ve başka dosyalardan ve Adalet Bakanlığından bağımsız olarak verildiğini varsaymamız gerekiyor, değil mi?

Böyle olduğu takdirde de tutuklananlarla tutuksuz yargılananların arasında kadın ve erkek sayıları itibariyle bir ilişki (korelasyon) bulunmaması lazım, yani erkeklerin ne kadarı tutuklanmışsa kadınların da en fazla o kadarının tutuklanmış olması lazım, değil mi?

Ama durum fiilen öyle değil. Türkiye çapında bu hakim ve savcıların erkek olanlarının pek azı hariç tümü tutuklanmış ve çoğunun tutukluluğu da sürüyor. Buna karşılık kadın hakim ve savcıların ise pek azı hariç çoğu tutuksuz yargılanıyor.

Bu fark tesadüfle ve sulh ceza hakimlerinin bireysel tercihleriyle izah edilebilir mi? Kesinlikle hayır.  

O halde neler oluyor?

Savcıların ve hakimlerin eline kanunlardan başka metreler mi veriyoruz?

Adaleti metreyle mi ölçecekler?

Hani gözlerini bağlamıştık! Kim çözmek istiyor o bağı?

Yapmayın... Bizi dünyaya mahcup etmeyin… Perişan etmeyin.

Okunma Sayısı: 4463
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp

    11.12.2018 16:12:24

    Sayın Battal, bir yargı düşünün ki, başkası değil bizzat kendisi tarafından dışarıda saygınlığını içeride güvenini yitirmiş olsun. Böyle bir yargı için ne hüküm verirsiniz? Mesela, bağımsız yargı der misiniz? Meclis kanun yapar, mahkemeler yargılar, yürütme hukuk içinde, kanun dairesinde ülkeyi yönetir. Peki Türkiye'deki duruma bir göz atalım. İşlevsiz meclis, bağımlı yargı, meclisin kontrolü ve denetimi dışında yürütme. Yargıyı ilgilendiren bir konuda onlardan önce talimat verircesine beyanda bulunan, AYM'nin kararını "tanımayan" AİHM kararı için "bağlamaz" diyen partili CB. Ve biz...demokratik hukuk devletiyiz, öyle mi? Böyle bir demokrasi ve hukuk tanımı nerede yazıyor? Başkalarını kandıramıyoruz bari ne olur kendimize karşı dürüst olalım. Yoksa Ziya Paşa'nın:"Kadı ola davacı ve muhzır dahî şahit/Ol mahkemenin hükmüne derler mi adâlet" dediği duruma düşer, elâleme karşı mahcup oluruz.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı