"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Gizli müstebitler sizi…

Ahmet BATTAL
09 Mart 2017, Perşembe
Yeni Asya’nın referandumda, “bu teklif mevcut sistemden de kötü, hayır demeliyiz” demesi anarşistlik ve bozgunculuk mudur?

Sorunun cevabı, “akıllı olan için” elbette bellidir: “Ne alâkası var. Evet de, hayır da bir haktır. Bir sistem ya da rejim değişikliği teklifine evet ya da hayır demekten ibarettir” denilecektir. 

Kendisini akıllı zanneden, ama aslında aklını birilerinin cebine koyan bazı “sadık cahil” ve hatta bazı “sadık ahmak” dostlar (!) öyle değil. 

Onlar Yeni Asya’yı sırf bu fikri sebebiyle; anarşistlikle, bozgunculukla ve hatta “devlet düşmanı” olmakla suçlamaya kalkıyorlar. 

Hem de Bediüzzaman’ın Osmanlı’nın ikinci demokrasi denemesi döneminde 1909’da kaleme aldığı Münâzarât isimli temel eserindeki sözlerini alet ederek. 

(Biliyoruz, onlar bu yazıya da fikren “cevap” veremeyecekler. Sadece aptalca sataşmayı sürdürecekler. Ama biz onlardan yanlış etkilenebilecek samimî dostları ikaz için yazalım). 

Önce, “kötüye kullandıkları” şu cümlelere bakalım:

“Muhali (imkânsızı) talep etmek, kendine fenalık etmektir.

“Zerratı günahkârlardan mürekkep (Kurucu ve harekete geçirici unsurları, günah işleme kapasitesine sahip olan insan’dan oluşan) bir hükümet, tamamıyla masum olamaz.

“Demek nokta-i nazar (devlete bakış açısı/ölçüsü), hükümetin hasenatı seyyiatına tereccuhudur (iyiliklerinin kötülüklerinden fazla olmasıdır). 

“Yoksa seyyiesiz (hiç kötülük yapmayan) hükümet muhal-i adidir (açıkça imkânsızdır).

 “Ben öyle adamlara (hatasız devlet arayışı sebebiyle mevcudu tümüyle reddedenlere) anarşist nazarıyla bakıyorum. 

“Zira onlardan birisi –Allah etmesin- bin sene yaşayacak olsa, adeta mümkün hükümetin hangi suretini (olabilecek devlet biçimlerinden hangisini) görse, hülya ile (daha iyisinin hayalini kurduğundan) yine razı olmayacak.

“Şu hülyanın (hayalinin) neticesi olan meyl-üt tahrip (yıkma arzusu) ile o sureti bozmaya çalışacak.* 

(*Bediüzzaman’ın metne sonradan eklediği not: “Ki komünist ve anarşist manasıyla Kemalizm ve inkılâp softalarını ve dönmeleri görmüş gibi haber veriyor”).

O ahmak dostlar, bu metinden, bu günkü anlamıyla “bir hükümet”in yani bir şekilde iktidar olmuş olan “bir siyasî parti”nin ve hatta bir şahsın ve dar kadrosunun her dediğine “evet” demek gerektiğini çıkarıyorlar, adeta şişeden cin çıkarır gibi. 

Bunların dedeleri de, aynı çarpık anlayışla, On İki Eylül 1980’de iktidarı darbe ile elde eden ve korkuttuğu veya zengin ettiği “prof”lara yazdırdığı antidemokratik anayasayı 6 Kasım 1982’de millete dayatan ve “evet” demeye zorlayan müstebitlere destek olmuştu. Yeni Asya’yı da yine anarşistlikle suçlamıştı! 

Biz o safdil torunlara soralım:

Yukarıdaki metinde, Bediüzzaman’ın, “hükümet”i “devlet” ve sistem manasında kullandığını bilmiyor musunuz? 

Hükümetle devleti birbirine karıştıran muhakemesiz aklınıza sadece şaşalım mı? 

Bu metne göre ve hakikatte, birine anarşist denilebilmesinin ön şartının, ideal devlet arzusu gibi çok iyi bir arzuyla da olsa “mevcudu yıkmak” veya en azından “kurulu sistemi reddetmek” demek olduğu açık değil mi? 

Bir fikir ekolü olan Risale-i Nur’un ve Yeni Asya’nın hangi yıkıcı hareketini gördünüz? Yanlışa yanlış demek ne zamandır “yıkmak” oldu? 

Çok partili siyasette başkasının seçimlerdeki parti tercihine veya referandumlardaki anayasa/sistem tercihine “bana göre yanlış tercihtir, ama bu da bir tercihtir” demek yerine, “benim istediğimi istemiyorsun, demek sen anarşistsin” demenin, Bediüzzaman’a göre, bir istibdat ve bozgunculuk ve hakikî bir fitne olduğunu bilmiyor musunuz?

“Bu partinin iktidarının bütün fikirlerinin, bütün tekliflerinin ve bütün icraatının yanındaysan iyisin, karşısındaysan kötüsün, anarşistsin” demenin, “şeytandan kaçarcasına” kaçılması gereken menfî siyaset olduğunu bilmiyor musunuz? Yoksa siz de şeytana alet mi oluyorsunuz?

Bir de şuna bakalım: 

Bediüzzaman Kur’ân’ın “ve lâ tezüru…” âyetiyle size ve bize beş kez öğrettiği “suçun ve cezanın şahsîliği prensibi”ni bir siyasî partinin iktidarında işlenen siyasî ve adlî suçlardan kimlerin sorumlu tutulması gerektiği hakkında da uygulamış mı? Evet. 

Ne demiş? Mealen, “Dindarlara zulmeden eski CHP’nin dönemindeki zulmün sorumluluğunu, CHP’nin, bu suçu fiilen işleyen ya da işleten yüzde beşine veriyorum, diğerleri o suçlar açısından masumdur, zulme razı olmalarının hesabı ise uhrevidir” demiş. 

Yeni Asya okuyucuları ve yazarları, meslekleri gereği, Kur’ân’ın adaletine uygun icraat yapmayı ve hükmetmeyi herkese ve bilhassa iktidar ve kudret sahiplerine teklif ve tavsiye ettiklerine göre, bu dönemde yapılan haksızlıkları da elbette sadece sorumlularına yüklerler. 

Bütün iktidar partilerine ve şimdiki iktidar partisine de elbette hasenat/seyyiat dengesi yönünden bakarlar. Ve gözünü kapatanların görmek istemediklerini de görür ve gösterirler. 

İktidarın önümüze koyduğu anayasa teklifine ise, Bediüzzaman’ın meftunu olduğu hürriyeti ve meşrûtiyeti, yani demokrasiyi “mevcut halden daha ileriye mi, yoksa daha geriye mi götürüyor” diye bakarlar. 

Teraziyi çalıştırdık. Sonuç: 

“Geriye değil ileriye götürüyor” diyen dostlara, eşini başkan yardımcısı yapan “İlham” yeter!

Avrupa Konseyi’nin anayasa reformlarını incelemekle görevli birimi olan Venedik Komisyonu’nun bu tasarı ile ilgili olarak “denetim mekanizmaları ortadan kaldırılmış” tesbiti ise o dostlara artar, fazla gelir; gözlerini melûl, kalplerini melâl, dillerini de lâl eder!

Okunma Sayısı: 5121
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Salihoğlu

    9.3.2017 20:16:18

    Hocam teşekkür ederim.Bu tür açılayıcı yazılara ihtıyaç var.Peşın hükümlü olmayanlar ıçın faydalı olacağına inanıyorum.Elleriniz dert görmesin.Cenab-ı Hak insi ve cinni şeytanların şerrinden muhafaza etsin...Amin...

  • demokrat

    9.3.2017 12:06:05

    Bence bu açıklamalara gerek yok.(Çünkü onlar sadece güce taparlar.)Yeni Asya'ya sataşanların bu sataşmalardan sonra dünyalıklarına kattıklarına bir bakın yeter.Onlar haklının yanında olanlar değil;güce ve zulme taraf olanlardır.Amaç Üstad'ı bir bütün olmaktan çıkarıp,yerine Bediüzzamansız Nurculuğu ikame ile görevlendirilenlerdir.

  • Ahmet Şahin

    9.3.2017 10:37:23

    Evet, ara sıra "sadık ahmak" ve "sadık cahil" dostların şirretlik, iftira ve Risale-i Nur'un ölçülerine uymayan sataşmalarına cevap vermek lazım. Belki onların asılsız iftiralarından etkilenen, az da olsa samimi dostlara faydası olur.

  • Abdullah TUNÇ

    9.3.2017 10:21:31

    Mustakim Üstadın istikametli hocası,feraset ve basiret sahibi Nur Talebesi,Risale-i Nurun içtima-i ve siyasi meselelerini doğru anlayan ve hayata doğru tatbik eden hamiyet sahibi sevgili hocam sizleri can-ı gönülden tebrik ediyorum.İşte toplumu doğru bilgilendiren,rehberlik eden,gerçek aydın. Işık adam,Nur yolcusu.İstikametin kaybolduğu bu keşmekeşlik dünyasında böyle insanlara ne kadar ihtiyaç var bir biline bilse? Hocam, Cadde-i Kübra'yı Kur'aniye olan meslekte yürüyor ve yürüyenlere yol gösteriyor. Bu son derece karışık ortamda,Risale-i Nurun içtima-i ve siyasi meseleleri doğru anlamak ve yaşanılan hayata doğru tatbik etmek hakikaten büyük bir rüçhaniyet kazanmış.Onun için doğru nurculuk ve nurculuğa layık doğruluğu yaşamak her babayiğidin kârı değil. İhlas,sadakat tesanüt,ferağat,,fedakârlık,feraset, basiret sebat,metanet,cesaret ve şecaat ister.Hissiyatı süfliye ve menafi-i cüz'i'yenin mahkumu olmayanlar için mükemmel bir makale. Ağzına sağlık sevgili hocam.

  • YAHYA YILDIZ-3

    9.3.2017 09:09:52

    Son olarak Kastamonu Lahikasında Üstad." Ben de dedim: Rejimi reddetmek ne vazifemizdir, ne de kuvvetimiz var. Ve ne de düşünüyoruz ve ne de Risale-i Nur izin veriyor. Fakat biz kabul etmiyoruz, amel etmiyoruz, istemiyoruz. Red başka, kabul etmemek başkadır, amel etmemek daha başkadır…Risale-i Nur'un şakirtlerinden en müthiş bir muhalif, rejim müessesesini tel'in de etse, bilfiil idareye ilişmese, onun mefkûresine kanunen ilişilmez. Hürriyet-i vicdan ve hürriyet-i fikir, onları tebrie eder.

  • YAHYA YILDIZ-1

    9.3.2017 08:47:54

    Diyelim ki “hükümet”i “devlet” ve sistem manasında kullandığını bilmediler veya bilemedik. Peki Münâzarât'ın diğer sorularını hiç mi göremiyorlar mı? Mesela;İstibdat nedir; meşrutiyet nedir? Cevap: İstibdat tahakkümdür, muâmele-i keyfiyedir, kuvvete istinad ile cebirdir, rey-i vâhiddir, sû-i istimâlâta gâyet müsâit bir zemindir, zulmün temelidir, insâniyetin mâhisidir…Aynı kitapta Üstad:Delil ve âkıbete bakınız! diyor. Kitabın başka yerinde "Evet, bir millet cehâletle hukukunu bilmezse, ehl-i hamiyeti dahi müstebit eder." EVET demek bu ifadeye göre direk DiKTA istemek değilmidir? Lütfen biraz akıl, idrak ve basireti çalıştırın...

  • CESUR ADAM

    9.3.2017 08:28:35

    Allah razı olsun.YENİ ASYA ve siz değerli ağabey,kardeşlerimiz aziz üstadımızın iman hakikatlarının YEGANE DOĞRU,İSTİKAMET içinde sesini duyuran ve doğruları eğilmeden,bükülmeden,zalim ve alçaklardan çekilmeden haykıran,imanın,ahlakın,şecaat ve insanlığın hakiki temsilcilerisiniz.Çakmalar,çakılıp aklını çukurlara sokanlar inşaallah uyanır diye dua ediyorum amma o gafil kafalara bu kolay işlemiyor. SURİYE,FİLİSTİN,MAVİ MARMARA,RUS UÇAĞI ve en son takıştıkları ülkelere bakınca yarın bizim ahmaklarlada bu alil kafa takışırda belki o zaman uyanırlar.Hoş şu an ikazlar var amma anlayacak basirette değiller.

  • Toygar

    9.3.2017 08:24:20

    Kişilerden medet ummanın verdiği bir basiretsizlik hali aslında bu. Cenâb-ı Hak, Üstadı vesile ederek, asrımızın ihtiyacına uygun ve meşvereti esas alan, kişilerden ziyade hukuk ve adaletin birinci önceliğe sahip olduğu anlayışla idare edilecek bir devletin tesisini, ilaç niyetine bizlere sunmuş iken, maalesef hâlâ daha eski zaman hikayelerinden medet uman ahmaklar gibi düşünüp, her mahalleye bir Deli Dumrul tesis etme kafasındakilerle, aynı soruya cevap arama bahtsızlığına duçarız!

  • Osman Yıldırım

    9.3.2017 07:36:39

    Sayın Ahmet Bey, kendinizi boşuna görüyorsunuz bunlar hak ve hakikat arayışı icerinde değil, bunlar reisleri ne diyorsa doğu olan hak olan odur. Kimki reisin dediğini yapmıyor itiraz ediyorsa anarsisttir teroristtir gibi bir değerlendirme icerisindedirler. Bediuzzamandan getirdikleri şekillerde çeşni olsun diye yapıyorlar onların asıl mihenkleri Teistir. Reis ne derse o .

  • Adalet ???

    9.3.2017 01:19:38

    Müthiş tespitler.Allah razı olsun.

  • Emre gören

    9.3.2017 00:15:56

    Bu meselede son sözü en başta söylemiş aziz Üstad " Riyaset-i sahsiyenin katiyen aleyhindeyim "

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı