"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Gönüllü görevlilik ve devletlûler

Ahmet BATTAL
19 Mayıs 2015, Salı
Sorumluluk duygusuna sahip her insanın vazifeleri vardır.

Bu görevler hem kişinin kendisine karşı ve hem de çevresine ve cemiyete karşıdır.

İnsanın cemiyete karşı vazifesinin kaynağı nedir? Vazife verilir mi alınır mı? 

Devleti önemseyenlere göre vazife “verilince alınır” ve yerine getirilir. Buna resmiyet denir. Resmî görevlilik budur. 

Gönüllülüğü önemseyenlere göre ise vazife kendiliğinden alınır. Buna da sivil görevlilik denir. 

Batı hukuk felsefesinde “hukuki pozitivizm” ya da “yönetmenci volontarizm” denilen akımın çıkış noktasında üst otoritenin yani devletin her dediğinin doğru olacağı varsayımı vardır. Bu fikir erken vakitte ‘doğu’ya da sirayet etmiştir. 

Devletin her dediği doğru olunca devlete bağlı kamu hizmeti de tek doğru hizmet tarzı olarak kabul edilecektir. 

Oysa insan iradesinin kaynağı devlet olmadığı gibi sınırlayıcısı da devlet değildir ve olamaz. Bu sebeple İslam dini devlete üst otorite görevi verirken bu otoritenin yetkisinin “hükmedilenin hakları” ile sınırlı olduğunu da kabul eder. 

O halde dine hizmet iddiasıyla ya da dine sadakat gayretiyle hareket edenler açısından asıl mesele bu kişilerin fert ve toplum karşısında devleti nereye oturttuklarıdır. 

Bu açıdan bakıldığında, ülkemizde ve İslam dünyasında, sivil kalması gereken cemaatlerin resmîleştiğini ve devletle özdeşleşmeye gayret ettiğini görüyor ve üzülüyoruz. 

Zira bunun bir adım sonrası şudur: “Biz cemaat idik ve şimdi devlet olduk, o halde artık cemaate gerek yoktur.”

Oysa bu fikir tehlikelidir. “Tek doğru benim doğrumdur, diğer hepsi yanlıştır” inhisarcılığının kaynağıdır. 

Birinci olarak bu fikir ilişkileri resmîleştirir ve ihlası bitirir. Samimiyet yoksa “gönüllü etkilenme” yoktur, sadece “amirane etkileme” vardır. 

İkincisi bu fikir, makamların karışmasına sebep olur. Gündüz mesaisini devletin emrine verenin akşam da kendisini yüksek devlet memuru sanması sonucunu doğurur. Bu tür memurcuklar sadece evinde değil sosyal ortamında da hiyerarşi arayışına girer. Bu ise sivilliği öldürür. 

Üçüncüsü bu fikir devlet dini ile yetinmeyi emreder, “tek doğru din devletin tarif ettiği ya da tasdik ettiği dindir” der veya dedirtir. 

Ankara bu tür devletçilerle doluydu. Son yıllarda istiap haddini aştı. Eskinin Ankara’sı olan İstanbul üzerinden taşraya ulaştı. 

Ey sivilliği ve ihlası önemseyenler… 

Aman dikkat, kalbinizi koruyunuz. Ankara’dan size ulaşan her sözü iyi tartınız.

Okunma Sayısı: 1680
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı