"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hak temelli - vazife temelli meşveret

Ahmet BATTAL
01 Ocak 2015, Perşembe
Meşveret hak mıdır vazife mi?

Sorunun cevabı öncelikle meşveretin kiminle yapıldığına göre değişir. Şöyle ki:

Temsil ihtiva etmeyen meşveretlerde durum:

İstişare eden İlâhî emre uymuş olur. Bilmediğini öğrenmek için sormak bir vazifedir. 

Hak namına “kendi bildiğini bilmesi gerekene söylemek” de bir vazifedir. 

O halde kendisine lâzım olanı sormak manasındaki meşveret haktır. Muhatabına lâzım olanı söylemek manasındaki meşveret ise vazifedir.

Demek, meşveret hem bir hak hem de bir vazifedir. 

Seçilmiş heyetlerin meşveretine gelince; 

Burada da önce temsilin hak mı, vazife mi olduğuna bakmak lâzım. 

Meşverete dahil olmak yani seçilmek hak mıdır, vazife mi? 

İkisi de mümkündür.

Meşveret dünya için yapılıyorsa; 

Bu meşveret hak temelli bir meşverettir. 

Dünyevîlerin meşvereti kimin, neye, ne kadar hakkı olduğunu tesbite çalışmaktır. 

Dünyevî haklar paylaşınca çoğalmaz, azalır. Bu yüzden de dindar da olsalar dünyevîlerin dünyevî meşveretinde “hak müzakeresi” normaldir. 

Meselâ dindarların yapı kooperatifinde dünyevî bir hakkın paylaşılması söz konusudur. İşi yönetecek yönetim kurulunu seçmek genel kurulun hakkı ve vazifesidir. 

Genel kurula katılmak vazife değil haktır. Soru sormak haktır. Cevap vermek vazifedir. 

Yönetime seçilen için yönetmek vazifedir, ama yönetime aday olmak ve seçilmek haktır. 

Buna hak temelli meşveret denilebilir. 

Meşveret din ve ahiret için yapılıyorsa;

Bu halde meşveret vazife temelli bir meşverettir. 

Meselâ bir dinî cemaatin, görünüşte dünyaya ait bazı işlerini yönetmek ya da bazı konularda fikrî istikamet belirlemek için kendi içinde heyetler seçmek üzere toplanmasını düşünelim.  

Bu meşveret vazife temelli bir meşverettir. 

Cemaate mensup olan için, bu meşverete katılmak, bir hak değil bir vazifedir. 

Cemaatin bir müessesesinin idare ya da icra heyetine ya da yönetim kuruluna aday olmak, bilhassa kendisini ehil gören için, hak değil vazifedir. 

Başkalarınca uygun görülüp aday gösterildiğinde herhangi bir meşrû mazereti olmayan için adaylığı reddetmemek daha büyük bir vazifedir. (Bu teklifi “yeterli oy alamam, madara olurum” düşüncesiyle ve fakat başka bahanelerle reddetmek cehalet ya da kötü niyetten kaynaklanır.). 

Uygun adayı seçmek için fikir açıklamak da rey kullanmak da bir hak değil bir vazifedir. 

Seçilmiş yöneticilerin kendi heyetlerinde bulunmaları dünyevî bir hak değil dinî bir vazifedir. 

Seçenlerin seçtiklerini denetlemeleri de bir şahsî hak değil, din ve hak namına bir vazifedir. 

Zira din ve ahiret namına meşveret hak temelli değil vazife temelli bir meşverettir. 

Okunma Sayısı: 1885
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ZAFER BARAN

    1.1.2015 22:51:32

    Teorik olarak bunlar çok güzel yol gösterici hakikatler

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı