Altmış beşlik bir siyaset adamı Mustafa Sarıgül. Bugüne kadar hepsi ortanın solunda olan çok sayıda partiye girmiş, çıkmış, parti kurmayı denemiş. Şişli’yi yönetmekten gelen bir şöhreti ve karizması var. Adı duvarlara kırmızı boya ile “Çare Sarıgül” şeklinde yazılmış…
Haberlere göre “Türkiye Değişim Hareketi” adıyla bir parti kurmak için DSP’den ayrılmaya karar vermiş. “Türkiye’nin en demokratik partisi gelecek” diyor.
Sözcü’den İsmail Saymaz’ın dünkü yazısına göre “CHP ile görüşlerimiz son derece farklı” diyen Sarıgül “Yıllardan beri düşüncelerini taşımaktan büyük mutluluk duyduğum DSP’den ayrılacağım. Bu bir istifa değil, bir uğurlanma, barışa bir kanat çırpma” diyor.
Sarıgül, CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in “Sarıgül’ün partisi Cumhur İttifakı’na katılacak” iddiası hakkında da Saymaz’a şunları söylemiş:
“Mustafa Sarıgül’ün kişisel görüşleri olmaz, TDH’nin görüşleri olur… Hiçbir ittifakla yakınlığımız yok. Hangi ittifakın ne zaman yapılacağına partimizin kurulları karar verecek.”
Sarıgül, Saymaz’ın “kapalı değilsiniz” yorumuna şu cevabı vermiş:
“Biz bu konuların konuşulmasını doğru bulmuyoruz. Çok ayıp. Şu an bunu konuşacak noktada değiliz. Ayrıca iktidar iyi şeyler yapmış olsa parti kurmamıza gerek yok ki. Parti niye kuruyoruz o zaman, iktidar çok iyi şeyler yapıyorsa? Böyle bir şey yok!”
Cevap rahatlatıyor gibi görünse de ardından söylenen “Türkiye’nin iyi yönetilmediğini, dış politikasının doğru olmadığını, ekonomik sıkıntıların yoğunlaştığını, giderek yalnızlaştığını ve evrensel hukuktan uzaklaştığını gördüğümüz için siyasal hareket kuruyoruz.” cümleleri şu soruyu sorduruyor:
Sayın Sarıgül, Türkiye evrensel hukuktan uzaklaşmıyor, uzaklaştırılıyor. Bunun da failleri belli. İktidar bloku olan Cumhur İttifakını neden baştan kapsam dışı bırakmıyorsunuz?
Hem bugünkü hükümet sisteminin Türkiye’yi hangi noktaya taşıdığı da ortada. İttifaklara mecbur bırakılmış bir seçim sistemi var. Ve iki ittifak var: İktidar blokunun ittifakı ve muhalefetin mevcut ve muhtemel ittifakı. Sistemi sürdürmek ya da değiştirmek. Ana konu bu.
Siyaset yeniden parsellenmedikçe yeni dikilecek her fidan ve her çiçek ya o bahçenin ya bu bahçenin gülü olacak. Bunu da herkes biliyor iken “biz yerimizi belirlemedik” diyerek başlamak, “tekerlekli saksı” fikrini akla getiriyor.
Öyle ya… Parti kurup seçime ve ittifaklara katılabilmek için taşrada teşkilâtlanmaya, bunun için de kadroya ve bilhassa paraya ihtiyaç var. Bu parayı nereden bulacaksınız? Kaynağınız şeffaf olabilecek mi?
Sayın Sarıgül, muhalefeti eleştirmek kolay, siz yapabiliyorsanız iktidarı eleştirin.
Bir de hem demokrat ve hatta “en demokrat” olup hem de “Cumhuriyetimiz ve Atatürk’ümüzün ilkelerini güçlendirip geliştirmek” hedefine yürümek nasıl mümkün olacak?
Üstelik iktidar bloku şimdiki hukuksuz antidemokratik tek adam rejimini 1930’ lara atıf yaparak kurmuşken!