"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hatırlayan söylesin!

Ahmet BATTAL
31 Mayıs 2016, Salı
Bir zamanlar bir kitapta okumuştuk.

Ama ne kitabı tam hatırlayabiliyoruz ne de olay yerini ve kahramanlarının adlarını.

Bu yazıyı da bilenlerin hafızasına güvenerek ve “inşallah cevap verirler” diye yazıyoruz. 

***

Bir süre önce, krallıkla yönetilen bir ülkede kralın ve ülkenin başından geçen bir olay bu.

Kralın birkaç hanımından çok sayıda çocuğu varmış.

Kralın yabancı eşinden olan çocuklarından biri, gerek cüssesiyle ve gerek zekâsıyla, kralın çok hoşuna gidermiş. 

Kral diğerlerini de yetiştirir-beslermiş, ama ona daha bir özen gösterirmiş. Ondan özel beklentileri varmış: “Bu benim ülkemi büyütecek, gücümü artıracak” dermiş hep.

Hatta beslediği çocuklarının masrafları için yeni vergiler bile koymaya başlamış. 

Çocuklardan biri “bizi ve o torpilli evladını beslemek için neden bizi çalıştırmıyorsun da halktan vergi toplamaya kalkıyorsun, yapma bunu” diyecek olmuş. Ama muhalefeti pek sevmeyen kral o küçük evladını önce susturmaya çalışmış, sonra da bakmış ki susmuyor, uzak diyarlara sürmüş. 

Günler günleri kovalamış, kralın büyük evladı büyümüş ama kralın ülkesi büyüyememiş. Aksine hem saray ve ülke fakirleşiyor hem de kral yaşlanıp küçülüyormuş. 

Sarayda yaşayan ve kraldan geçinen birileri krala fısıldamışlar: 

“Kralım, bu büyük evladının senin yerinde gözü var. Senin ecelini beklemeye de niyeti yok. Bakışlarından belli. Hem o mukaddes tahta ve taca o layık da değil, ehil de değil. Ne yap yap, onu uzaklaştır. Yoksa ömrün kısalacak. Bizden söylemesi.”

Bu fısıltı takımına, has eşlerin güzel bazı evlatları da iştirak etmişler. 

Bir süre sonra ses yükselmiş. Koro, arenadaki seyircilerin başparmaklarını aşağı tutup haykırması gibi hep birlikte işaretlerle kralı tesir altına almayı başarmışlar. 

Hatta içlerinden bazıları o kadar ileri gitmiş ki “o hain idi zaten” demeye başlamış. 

Kral cellatlarına emir vermiş ve o “çok sevdiği” gürbüz evladının boynunu vurdurmuş, neslini de kırdırmış.

Bu korkutmacanın işe yaradığını gören düşman ülkelerin kralları, saraya, o kralın evlatlarının arasına, kendi fitnecilerini sokmuş. 

Evlatlardan her biri, bu fitnecilerin de katkısıyla bir diğerini krala ispiyonlamaya başlamış.  

“Şüphe üzerine hüküm bina etmeye” başlamış olan kral, sarayda önüne geleni kestirmeye girişmiş. 

Bir gün bakmış ki tahtında cellat başı oturuyor. 

Olanı anlamış. Ama iş işten çoktan geçmiş.

Hangi ülkeydi bu ülke, hatırlayanınız var mı? 

Trinidad-Tobago muydu, Timbuktu Krallığı mıydı? 

Okunma Sayısı: 2070
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İ.Hilmi Ünlü

    31.5.2016 08:35:24

    Ahmet kardeşim okuyucuyu boşuna yorma. Böyle bir kitab yok. Ama senin kurmaca beyanlarının arasında var onu da sen biliyorsun. Lafı uzatmaya gerek yok.Acizane tavsiyem akademisyene yakışan kurmaca değil ve illaki başkasının çirkinliği veya yanlışlığı üzerinden değil doğrudan Risale-i Nur uslubu gibi dğruları yazsan daha iyi edersin. Bu yazın bana hatırlattı. Geçmişte henüz medya denilmediği zamanki ismi ile basın hükümetleri korkutarak ve okuyucu nazarında gerçekmiş gibi gösterilen yalan yanlış manşetlerle birilerin lehine icraatlarda bulundururdu. Selamlar.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı