Cumhurbaşkanı geçenlerde Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik süreci ile ilgili olarak “AB ile ilişkilerde havlu atan taraf biz olmayacağız” demiş.
Türkiye-AB ilişkilerinde yaşanan krizde elbette hatalar iki yönlü ve biz bazı yazılarımızda Avrupa’yı da ikaz ediyoruz. (AB üyesi ülkelerin Türkiye’deki temsilcilerinin Yeni Asya’yı takip ettiğini de biliyoruz.).
Ama asıl işimiz içerinin tanzimi için uyarmak olduğundan bu hususta sık yazıyoruz ve bilhassa hükümeti daha dikkatli ve daha istekli olmaya çağırıyoruz.
Beştepe’yi kuşatan medya ve danışmanlar ordusunun çoğunun AB’ye eskiden beri sıcak bakmaması ve hep muvazaalı işler tutarak atlatma taktikleri uygulaması bizi ürkütüyor ve endişemizi dile getiriyoruz. Zira “yanlış oyun tutan pehlivan kendi oyunuyla yenilirmiş”, biliyoruz.
Hele Cumhurbaşkanının konuşmasını hazırlayanların zihin dünyasını ele veren potları gördükçe daha bir üzülüyoruz.
Yukarıdaki cümlesine bakınız: “AB ile ilişkilerde havlu atan taraf biz olmayacağız.”
Havlu atmak, boks maçında yediği dayaktan dolayı pes etmeyi dahi akıl edemeyecek kadar sersemleşen boksörü bu durumdan kurtarmak için köşedeki antrenörünün sahaya havlu atarak hakeme “pes ediyoruz” demesidir.
Ülkemizi, yaptığı her işi boks zanneden ve “ya döverim, ya da dövülürüm, hem de ölesiye ve öldüresiye” diyen danışmanlar kadrosu mu yönetiyor ne?
Not:
Yazı bittikten sonra, Cumhurbaşkanının devlet kurmakta ısrar eden ve bu uğurda referanduma giden Barzani’ye “bir gece ansızın gelebiliriz” dediğini okuduk.
Bu şarkının geri kalan sözleri en az “havlu atma” gafı kadar atışa müsait!