Çoktandır biz yazmak istiyorduk. Ama meğer zaten yazılmış hem de akademisyen kalemiyle. O halde aktaralım.
Bianet.org’un haberinin bir kısmı şöyle:
Akademisyen Aksu Akçaoğlu’nun kitabı “Zarif ve Dinen Makbûl: Muhafazakâr Üst-Orta Sınıf Habitusu”, AKP iktidarının inşa ettiği yeni muhafazakârlık kavramını, bu bağlamda orta sınıfın değişen hayat tarzlarını, sembolik ürünler piyasası ve muhafazakâr habitusun sosyal analizini ortaya koymayı amaçlayan, kapsamlı bir çalışma. Doktora tezinden kitaplaştırılan bu çalışmanın merkezinde, Ankara’nın sembolleşmiş mahallesi Çukurambar’ın dönüşüm süreci ve burada yaşayan muhafazakâr kesim yer alıyor.
Bu yeni ve pek alışık olunmayan hayat tarzı en başından beri hem laik, hem de muhafazakâr çevrelerin eleştiri odağı oldu. Bu eleştiriler aşırı ve lüks tüketimle (lüks otellerdeki açık büfe iftarlar gibi) kadınların moda düşkünlüğüne yönelikti ve genellikle dindar toplumun özelliklerinden, dinî kültürden uzaklaşıldığı üzerinde duruluyordu…
Muhafazakâr orta sınıfın bir diğer belirgin özelliği ise “devlet temelli düşünme” olarak ifade edilebilir. Bu bağlamda AKP ile aralarındaki kuvvetli bağa dikkat çekmek gerek. Erdoğan’ın güçlü liderliğine duyulan inanç ve bağlılık, onun sosyal kökeniyle de bağdaştırılabilir. “Siyasî çalkantılarla geçen son beş yıl, muhafazakârlığın güzergâhında dönüşüme yol açtı: Muhafazakâr demokrasi, muhafazakâr otoriteyle yer değiştirdi.”
“Zarif ve Dinen Makbul”, siyasal otoritenin yarattığı orta sınıf metamorfozunu göz önüne seriyor. Geçmişten günümüze uzanan süreçte muhafazakâr kesimin kültürel yabancılaşmasına tanık oluyoruz. Ortaya çıkan sosyolojik portrede, yıkıcılıkla gelen değişimin Yeni Türkiye’nin “Çukurambarlaşması” olduğunu görüyoruz.
***
“Yıkıcılıkla gelen değişim”i tarif eden bu değerlendirmelerdeki iki hususa dikkatinizi çekelim:
Birincisi “devlet temelli düşünme”.
Yani muhafazakârlar sivil düşünme imkânlarını ve ortamlarını kaybetmişler. Devletleşmişler.
Kendileri devlet mi olmuşlar yoksa devlet mi onları ele geçirmiş, o ayrı soru. Bu devlet bahçeli mi bahçesiz mi o da ayrıca tartışılır.
Ama Çukurambar’dakilerin devleti nereye çektiğini göstermesi açısından semtin adı müthiş önemli.
İkincisi “Muhafazakâr demokrasi, muhafazakâr otoriteyle yer değiştirdi” iddiası.
Elbette “Muhafazakâr Demokrasi”nin kitabını yazan Bekir Berat Özipek gibi samimî dostlarımız, belki de, başka delillerin de yardımıyla, bu iddianın aksini de savunabilecektir. Okuyup göreceğiz. Ama bu iddia bizce de doğru.
Muhafazakâr demokrasinin muhafazakâr otoriteye teslim ve hatta kurban edildiği semtin adı ise büyük bir tesadüf (!) olarak Çukurambar.
On altı senede Türkiye’yi “çukur”daki bu “ambar”a tıkanlar da sebep olanlar da utansın bu sonuçlardan.
Not 1: On altı senede AKP’den de Çukurambar’dan da uzaklara -hatta İstanbul’a- kaçıp fikrini ve fikrin namusunu kurtaran Anayasa Hukuku hocasına ve dostlarına da buradan selâm olsun…
Not 2: 30 Eylül 2010 tarihli yazımız dindarların Ankara sevdası hakkındaki bu çukurlaşma risklerini anlatıyordu. Dileyenler bu linkten okuyabilir:
http://www.yeniasya.com.tr/2010/09/30/yazarlar/butun.htm
Not 3: Yarın yani 24 Şubat Pazar günü saat 11’den itibaren İstanbul Yeşilköy’deki Havaalanı’nın yakınındaki Pullman Otel’de Yeni Asya’nın 100. yılına hazırlık programında tüm dostlarla ve onların dostlarıyla buluşmayı ümit ve arzu ediyoruz. Dâvetlisiniz.