"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hutbe ve siyasî cami riski - 2

Ahmet BATTAL
16 Temmuz 2015, Perşembe
Son yazımızda camilerimizdeki önemli bir yanlışa temas ettik.

Siyasetin camiye girmesi yanlıştır, hele hutbe makamının buna alet edilmesi en büyük hatadır dedik. 

Bu hatadan vazgeçmek için de öncelikle, aynen ezanı aslına yani Arapçaya çevirmekte olduğu gibi, hutbeyi de aslına yani Arapça hutbeye çevirmek ve muhtevasını da doğru tayin etmek lâzım dedik. 

Siyasetin camiye girmesini engellemek amacıyla başka ne yapılabilir? 

Meselâ bu yanlış davranışlar cezalandırılabilir mi? 

2005’te yürürlükten kaldırılan Eski Türk Ceza Kanununda şöyle bir hüküm vardı: 

“Madde 241 – İmam, hatip, vaiz, rahip, haham gibi dinî reislerden biri vazifesini ifa sırasında alenen hükümet idaresini ve devlet kanunlarını ve hükümet icraatını takbih ve tezyif ederse (çirkin-yanlış görür ve eleştirirse) …” cezalandırılır.

Yeni TCK’da da “Görev sırasında din hizmetlerini kötüye kullanma” başlıklı 219. maddede benzer bir hüküm var. Şöyle:

“İmam, hatip, vaiz, rahip, haham gibi dinî reislerden biri vazifesini ifa sırasında alenen hükümet idaresini ve Devlet kanunlarını ve hükümet icraatını takbih ve tezyif ederse ...” cezalandırılır.

Bu iki hüküm de hutbe kürsüsünde hükümete muhalefet etmeyi yasaklıyor. 

Ama maalesef bu hükümler minberde iktidar partisine destek olup muhalefeti eleştirmeyi yasaklamıyor. Büyük eksiklik.

Muhalefetin meşrû olmadığı ve “parti eşittir iktidar, iktidar eşittir devlet” garip kuralının geçerli olduğu tek parti döneminde yapılan 1926 tarihli eski TCK’da muhalefeti eleştirmenin akla gelmemesi normal. İktidarı övmenin suç sayılması ise zaten beklenemez. 

Ama demokrasiye geçildikten sonra “caminin siyaseten tarafsızlığı ilkesi”ne aykırı olan bu eksikliğin aynen devam ettirilmesi kabul edilemez. Hele 2005 tarihli yeni TCK yazılırken, caminin, muhalefeti eleştirme ve iktidar partisi için oy toplama mekânı haline getirilmesi ihtimalinin de öngörülmesi ve cezalandırılması şart idi, ama yapılmamış. 

Galiba bu ihtimalin yanlışlığı meselesi hiç düşünülmemiş. 

Aslında bu ihtimal, eski TCK 163’te dini ve dince kutsal sayılan duyguları istismar etme suçu olarak ayrıca düzenlenmiş idi. Sadece imama ve camiye özgü değildi, bilhassa siyasete dair her tür istismar cezalandırılıyordu. Hükmün yanlış yönleri vardı ve uygulaması da fevkalâde yanlış yürüyordu ve bu sebeple 1991’de yürürlükten kaldırılmıştı. 

Eski 163 geri gelsin demiyoruz. Ama bu yanlış ve cemaati bölücü ve hatta camiden soğutucu gidişata çare bulmamız ve uygulamaya sokmamız şart. Hemen yarın, bayram namazından itibaren…

Aslında camiye siyasetin girmesini engellemek için kanun da yetmez. Hele bu siyaset “iktidar lehinde siyaset” ise “malını kadı yemişse kime şikâyet edesin” kuralı devreye girer ve kanun anlamsız hale gelir. 

Doğru çözüm yine Diyanet İşleri Başkanlığına düşüyor. Başkanlık kendi itibarını korumalı. 

Siyasette taraf olan grup ve cemaatler de Başkanlığın itibarını korumalı. Tuzu “kokmuş göstermek” kimseye fayda sağlamaz. Aksine, herkese zarar verir. 

Bugün kardeşlik günüdür. Yarın da…

Okunma Sayısı: 2799
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı