Son yazımızda camiye siyasetin girmesini engellemek için camide siyaset yapanı cezalandırmanın yeterli olmayacağını, asıl görevli ve sorumlunun Diyanet olduğunu yazdık ve bunu yapabilmesi için de Diyanet İşleri Başkanlığının itibarı korunmalı dedik.
Son dönemde Diyanetin itibarı hayli yara aldı. Bu bir sonuç.
Bu sonuç, “hangi araca bineceğine kendisi karar veremeyen bir Başkan görüntüsü” gibi sembolik değeri yüksek bazı sebeplerle ilişkili.
Bu menfi sonucun, Anayasa Mahkemesinden döneceği belli olan -ve nitekim dönen- “Risale-i Nur neşrine devlet tekeli yanlışı”na Diyanetin alet edilmesine itiraz edememek gibi manevi sebepleri de var.
Görünen umumi sebep ise Diyanet’in öteden beri “ilmin izzetini korumaya” tam muvaffak olamaması.
Maalesef “muhatabını sev denilince ona aşık olan ve muhatabına vur denilince onu öldüren” siyasi muvazenesizler de ifrat ve tefritleriyle bu neticeye katkı yapıyorlar.
Bu yüzden bilhassa Diyanet Camiası için genel bir toparlanma ve silkelenme zamanı geldi de geçiyor.
Aslında siyasi ortam da bu toparlanmaya tam uygun. Diyanetin siyasetten müstağni kalma isteğine kimsenin itiraz edemeyeceği bir dönemdeyiz.
Muhterem Diyanet İşleri Başkanından rica ediyoruz. Bu fırsatı iyi değerlendirsinler.
Bu vesileyle bir hususu da paylaşalım.
Ankara’da Cumhurbaşkanlığının Beştepe Kampüsündeki Millet camisine bir kilometre mesafede, Büyük Birlik Partisi Genel Merkezine komşu olan ve Devlet Bahçeli’nin de Cuma-Bayram namazlarında müdavimi olduğu “kendi güzel-cemaati güzel” bir cami var: Gazi Mahallesi Merkez Camii.
Bu güzel caminin bahçesinde bazı gariplikler var.
Birincisi cami bahçesine hizmet veren cami altı çay ocağı ramazanda yatsı ve teravih namazı vaktinde bahçedeki masaları dolduran mahallenin binamazlarına hizmet vermeye devam etti. Sebep hoşgörüyü “göstermek” miydi, kalpleri telif arzusu muydu bilmeyiz ama görüntü en azından şık değildi.
İkincisi, Cuma, teravih ve bayram namazlarında caminin iç sesinin mahalleye yayılacak kadar artırılması. Gerekli mi? faydalı mı? Yoksa “cami dostu” olmasını istediklerimize ters mi teper, zarar mı verir?
Üçüncüsü ve daha da ilginci cami avlusunun kıble yönündeki duvara bir camekân konulmuş. İçinde de cami derneği üyelerinin Anıtkabir ziyareti fotoğrafları vb. asılmış. Cumada, cenazede garip bir durum ortaya çıkıyor.
Yanlış anlaşılmasın. Anıtkabir ziyareti ile mutlu olan dindar dostlara lafımız yok. Biz sadece sorumluları uyarmak istiyoruz.
Zira 1937 CHP kurultayındaki konuşmasında Kur’an ayetleri için “gökten indiği sanılan kitapların dogmaları” demiş olması gibi delillerin ortaya dökülmesinin de etkisiyle gittikçe daha fazla sayıda dindar insanın M. Kemal ile ilgili kanaati olumsuz.
Yani kimseyi ve bilhassa camidekileri M. Kemal’i sevmemeye zorlayamayacağımız gibi sevmeye de zorlayamayız. Hürriyetler asrındayız. Herkes fikrini ve gerekçesini ortaya koyar. Dileyen dilediğini alır.
O halde camilerimiz bu siyasete de alet edilmemeli.