"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İçtimaî iman dersinde hocası kim?

Ahmet BATTAL
27 Kasım 2014, Perşembe
İslâm dünyası birbirini kesen Müslümanlarla dolu görünüyor. Taraflar birbirini kesmeden önce güzelce “tekfir” ediyor. Yani hasmını “Müslüman görünmekle birlikte aslında kâfir” olmakla itham ediyor. Sonra, gücü de elde etmişse, “Hak namına” diyerek hasmını kesiyor.

Türkiye, demokrasiden nasibini alamamış ve birbiriyle iktidar için yarışma adabını öğrenememiş devlet ve siyaset meraklılarıyla dolu. 
Türkiye, taht/raht ve tac/bac için kavga eden Müslümanlarla dolu. 
Evet, şükür, bizimkiler hiç değilse birbirlerinin kafasını kesmiyorlar. Ama bizdeki taraflar da önce hasmını münafıklıkla itham ediyor. Sonra da birbirleriyle selâmı sabahı kesiyor. Birbirine düşman kesiliyor. Gücü varsa zulmediyor. 
Yani bizdekilerin İslâm dünyasındakilerden bir farkı var: Maddî kafa yerinde. Ama manevî kafa da kalp de yerinden kopmuş, baş gövdeden ayrı düşmüş. Fitnenin menhus kılıcı işini burada da görmüş. 
Sebebi nedir? Sorumlusu kimdir? 
Acaba Müslümanların imanında eksiklik ya da zayıflık mı var? 
Hayır. “Bilinen anlamda” imanları sağlam. 
Zira yaptıklarını yaparken “Hak namına, İslâm namına, iman namına” diyorlar. Kuvvetle iman ettikleri cennete “nonstop-otobandan direkt” gitmek için gayret ediyorlar. Allah yolunda şehit olmak için silâh kuşanıyorlar. “Hizmet etmek için caizdir ve hatta lâzımdır” diyerek zulmediyorlar. 
Pekâlâ, neden bu yanlışları yapıyorlar?
Cevap basit: İmanın hürriyetle ilişkisini doğru kuramıyorlar. 
Sebebi de basit: İçtimaî iman dersini yanlış hocalardan alıyorlar.  
Biliyoruz “toplumsal iman” garip bir kavram. Ama iddialıyız.
Bediüzzaman, imanî eserlerinin başta geleni Münâzarât’ta ne diyor: “Hürriyet imanın özelliğidir. İman kuvvetlenirse doğru hürriyet de görünür olur, kuvvetlenir ve gelişir.” 
O halde her “doğru hürriyet” dersi, aslında “doğru iman” dersidir. 
Gel gör ki Bediüzzaman’ın eserlerini okuyanların bazıları bile hürriyet derslerini “siyaset dersi” zannediyorlar. “İman dersi bizim işimiz, siyaset bizim işimiz değil” diyorlar. Okunması kolay olan pür iman dersine sarılıp, anlaşılması nispeten daha müşkül olan içtimaî iman dersinden kaçıyorlar. 
Bu kolaycılar, mütalâa için gündem takibi ve yan bilgi gerektiren bu “netameli” konuları hakkıyla ve usûlünce müzakere etmeyi başaramadıkları için tartışma gerektirmeyen türden imanî meseleleri tetkik etme fikrine sığınıyorlar. İhtiyacı ıskalıyorlar.
Şimdi soralım: Yazının başında bahsettiğimiz içtimaî ve siyasî alandaki ağır yöntem hatalarından –ki bunlar İslâm’ın Batıdaki ve Dünyadaki imajını bozuyor- kim mesul?
İman dersi almayı kabul ettiği “doğru hoca”dan içtimaî iman dersini almayı ve muhtaç muhataplara aktarmayı ihmal edenlerimizin vebali yok mu? 
Ya Gazete Hoca… Onu kim takıyor, kim okuyor!

Okunma Sayısı: 2716
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ekrem Öztürk

    29.11.2014 18:35:55

    Hocam harika bir yazı olmuş yine.

  • H.Hakan Keküllüoğlu

    27.11.2014 17:58:13

    Eline sağlık hocam...

  • RAMAZAN ADIBELLİ

    27.11.2014 10:49:48

    abi maşallah çok güzel bir tespit oldu bizim nurcular galiba ihlas risalesini okumaktan(!) adalet hürriyet... gibi meselelere sıra gelmiyor galiba

  • Mustafa Said İşeri

    27.11.2014 10:40:32

    Bahsettiğiniz gibi Risale-i Nur'da yer alan imanî, içtimaî ve siyasî mevzular bir bütündür. Lakin içtimaî ve siyasî mevzulara içtimaî iman mevzuları demek de çok doğru bir tabir olmayacaktır. Hatta ciddi kavramsal bir karışıklığa sebep olacağı da aşikardır. Bununla birlikte Risale-i Nur'da yer alan imanî, içtimaî ve siyasî mevzuların tamamı "Kur'anî" bir bakışla yazılmıştır. Bu sebeple imanî bahisler uhrevî, içtimaî bahisler dünyevidir, gibi bir yanlış okumadan uzak durulmalıdır. Risale-i Nur'daki tüm mevzular Kur'anî bakışın bir sünuhatı, ihtaratı oldukları için kıymetlidir ve kendi makamlarında riyasetleri vardır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı