"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İhlâs ve dindarlık

Ahmet BATTAL
28 Mart 2015, Cumartesi
Son yazımızda işini hakkıyla yapan bir temizlik görevlisinin insanlardan iltifat beklemesinin problemli bir durum olduğunu ve bir ihlâs problemine işaret ettiğini yazdık.

Bazı okuyucularımız bunun abartılı bir yorum olabileceğini, konunun dinî bir kavram olan ihlâs ile değil, samimiyet ve beklentisizlik ile izah edilebileceğini yazdılar. 

Belki de haklılar. 

Bu vesileyle konuyla ilgili bazı düşüncelerimizi paylaşalım: 

1. Dindar insanların dini dünyaya satmaması lâzım. Bu, dinî inançlarından ve hedeflerinden, dünyevî hedefler uğruna taviz vermemek demek. İhlâsın bir mânâsı da bu. Yani dinin emir ve yasaklarını eğip bükmek ve esnetmek, dinî ve uhrevî hedefleri kaybetmek veya dini şekle ve görünüşe indirgemek dünyevîleşmektir. 

2. Samimiyet testinin en iyi yollarından biri menfî ibadet denilen ibadete bakış açısıdır. Meselâ hastalığa sabretmeye çalışmayı ibadet olarak görmeyen ve bilmeyen bir “dindar”, acaba ne kadar samimî dindardır? 

3. Samimiyet testinin diğer bir yolu musîbet tarifi ve musîbete sabır kapasitesidir. Bu kapsamda, “asıl musîbet ve muzır musîbet dine gelen musîbettir” denilmiştir. Yani hastalık, mal ve can kaybı gibi musibetler gerçekte musîbet değildirler. Mü’minin kardeşi ile arasına fitnenin ve şeytanın girmesi ise hakikî bir musîbettir. Zira hem kavga edenlerin ahireti bundan zarar görür ve hem de diğer mü’minlerin morali bozulur, gücü elinden gider. 

4. İnsanların merhametinden burun kıvırmak ve istiğna etmek bir samimiyetsizlik göstergesi olabilir. 

Allah’ın bütün isimleri gibi merhamete dair isimleri de ancak şartları yerine geldiğinde tecellî eder. Bu şartlar yerine geldiğinde merhamet göstermeyenden korkmak lâzım. Merhamet gösterenin bu tavrından ise memnun olmak ve teşekkür etmek lâzım. Elbet bu merhametin hakikî kaynağı olan Allah’a da şükretmek lâzım. Meselâ bir âmâ, insanların kendisine Allah için yardım etmesini yadırgıyorsa, dindarlık imtihanını kaybetmiş olabilir. “Ben kimseden yardım istemiyorum, devletten hakkımı istiyorum” diyen bir “dindar” engelli, acaba hakikaten dindar mıdır?

Evlâdından gelecek yardımdan gocunan yaşlı ana-baba, acaba evlâdın kendisine bir nimet olduğunu, kendi yaşlılığının da evlâdı için bir nimet olduğunu nasıl öğrenecek?

Cemaatine “Allah’ım bizi namerde de, merde de muhtaç etme” diye duâ ettiren bir Hoca merhameti nasıl tanır?

Bütün bunlar aslında sadece ihlâsa değil, imana dair kavramların yozlaşmasının sonucudur. 

Basit bir örnek: Dinî kitaplar satan bir kitapçıda satılan “Tabiat Eczanesi” adlı kitabı yazan da okuyan da “tabiat” ile “küre-i arz”ı (yeryüzünü) aynı zannederse, dindarlıkta derinleşir miyiz, sığlaşır mıyız?

Okunma Sayısı: 2714
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı