"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İktidar yıkanından haber yapamayanına basın…

Ahmet BATTAL
09 Ekim 2018, Salı
AKMHP cumhurbaşkanı Erdoğan yakınlardaki bir konuşmasında aynen şunları söylemiş:

***

Bir  zamanlar bizde de bu vardı biliyorsunuz. Ülkemizi de medya yönetiyordu. Söyledikleri şey, “Dördüncü kuvvet”, bilmem ne falan. Demokrasi diyorsun, demokrasi derken bir taraftan halkı bir kenara koyuyorsun, medya diyorsun. … Demokrasi gücünü halktan alır. Halk varsa demokrasi var, halk yoksa demokrasi yok. Medya ile falan demokrasi olmaz. Öyle güçlü demokrasi olur ki, orada medya da güçlüdür. Kalkıp da “ben demokrasiyi oluşturuyorum”. Böyle bir mantık varsa kimse kusura bakmasın. Bir siyasetçi medyadan korkuyorsa, onun da sağlıklı siyaset yapması mümkün değildir. 

***

Kabul edelim ki yukarıdaki cümlelerin bir kısmı doğru. Bir zamanlar medya, aslında hak etmediği halde millete rağmen “iktidar yıkma gücü”ne sahipti. 

Ama Cumhurbaşkanı da şunu kabul etmeli ki bugün de medya “haber yapma gücü”nden mahrum. 

“Aslan Kaplan” basının McKinsey meselesinde oturduğu şapa dikkatli bakınca her şey net görünüyor. 

Yeni Şafak’tan Ergün Yıldırım’ın 3.10.2018 tarihli “FETÖ: Yanılgılar ve İftiralar” başlıklı yazısı da aslında basın özgürlüğünün nerelere gizlendiğini gösteriyor. Şöyle: 

***

Türkiye beş yıllık bir mücadeleden sonra önemli bir aşamaya ulaştı. Artık FETÖ bütün karanlık planları, ideolojileri ve ağlarıyla ortaya çıkarıldı. … geride bilinmeyen hiçbir şey kalmadı. Büyük oranda devlet de toplum da din de bu habis yapıdan temizlendi.

Şimdi mücadele içinde başka bir habis doğdu. O da iftira habisi… FETÖ damgası habis ellerde başka bir görev icra ediyor. Akademide, medyada, siyasette ve ticarette rakiplerini alt etmenin en kolay yolu bu iftira kepazeliğinden geçiyor. Özellikle makam, para ve iktidarla daha fazla içli dışlı olan dindarlar, bu iftira kampanyalarında en büyük pay sahipleri. Dindarların düşüşüdür bu!

Devlet, hak ve hukuku teslim eden varlık. Adaletin başı. Kudretini eşkıyanın kudretinden ayıran temel özellik de adaletle hükmetmesidir. İnsanlarına iftira mekanizmaları üzerinden bakarak çıplak kudretini harekete geçirip bütün “ötekilerini” düzleyip geçerse yırtıcı bir varlığa döner. FETÖ’nün de çok istediği budur. Devlet, herkesi kendisine küskün hale getirsin. Millet birbirine düşman kesilsin. Devlet iftira çarklarına karşı adalet çarkını işleterek ve “muhayyel ötekilerini” içine katarak ömrüne ömür katar. Hatta affın konuşulduğu bu zamanlarda FETÖ ve iltisaklı ilişkisini yeniden düzenleyebilir. Mahrem imam olmayan, darbeye bulaşmayan, tepede yer almayan ve somut suça bulaşmayanları af kapsamına alabilir. Devlet kendisine yönelen suçu affedebilir. Böylece büyüklük de yapmış olur. Affetmek de cezalandırmak da büyüklüktendir! Yeter ki adalet taşısın içinde.

***

Yukarıdaki satırların yazarı Ergün Yıldırım aslında kimden ve neden feryat ediyor? 

Tetikçilerle dolu basından. Sahibinin sesi medyadan. 

Bilhassa son paragraftaki teklifleri de esasen adaletli demokrasiyi yeniden tesis etmeye yönelik. Ama yöntem teklifi yanlış. Sebebi de bizce net: Korkusu.

Öyle ya “Mahrem imam olmayan, darbeye bulaşmayan, tepede yer almayan ve somut suça bulaşmayanlar”ın suçu nedir ki aslında ceza almaları gereksin ama affedilmeleri daha iyi olsun? 

“Masumlar serbest kalmalı ve muhalefet özgür olmalı” demek neden çok zor?

Hem, bu yazıyı paylaşmak bile korku veriyorsa... “Hür basın var” denilir mi?

Okunma Sayısı: 3187
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Gündüz Alp

    9.10.2018 16:07:39

    Sayın Battal, yazınızın ilk paragrafında partili CB'nın sözlerini tersten okursak vaziyetimizi özetliyor: "Demokrasi gücünü halktan alır. Halk varsa demokrasi var halk yoksa demokrasi yok" diyor. Çok güzel. Peki yeni sistem (CHS) ne? Gücünü halktan alan demokratik parlamenter mi yoksa gücünü bir şahıstan alan tek adamlık mı? Gücünü halktan alıyorsa, halkın iradesini temsil eden 600 vekilli işlevsiz hale getirilen meclisin de bir anlamı ve fonksiyonu olmalı değil mi? Basın hürriyeti, güçlü ve hür basın yoksa demokrasi nasıl olacak? Siyasal iktidar ve gücü elinde tutanlar, muhalif basından korkar ve onu "bir kenara koyup" susturmak isterse demokrasi var denilir mi? Korkudan susan basın, halka doğru haberi ve haberin doğrusunu verebilir mi? Sorular sorular... Özetle, demokrasi ve hukukun hâkim olmadığı bir ülkede özgür muhalefet, hür basın, basın hürriyeti, halktan güç alan bir demokrasi ancak kağıt üzerinde olur. Yazınız için teşekkürler.

  • Ali Tam

    9.10.2018 02:40:32

    Korku insana hadsiz seviyede verilmistir. Bu korkuyu sadece ve sadece Allah'a harcayan, gayrisina/masivaya SIFIR korku birakan TEK ADEMOGLU Fahrî Kainat Efendimiz Hz. Muhammed ASM olmustur. Asrimizda Peygamber-i Zisana ASM bu konuda en cok yaklasan merhum ve muazzez Üstadimiz Bediüzzaman Said Nursî olmustur. Simdi de NURCULARIN bir kismi ayni yolda ilerliyor. ANATIL VÜCUHU LIL HAYYIL KAYYUM ayetini bastaci yapmis. KUL önünde boyun egmiyor! Kula kaselislik yapmiyor! Emrolunduklari gibi Dogru Islamiyeti ve Islamiyete layik dogrulugu; Kur'an ve Sünnet-i Seniyye rehberliginde ve Risalelerin Nurlariyla Allah'in halati bilip SIMSIKI sarilmislardir. En Istikametli YOL, En Adaletli Kalkinma YOLU budur. Hakki HAK sahibine teslim eder. KORKU, MEHAFETULLAH ve HASYETULLAH'ta tükenir. Kuldan korkanlar Allah'in herseye kadir oldugunu unuttular mi?

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı