Sınav sonuçlarının ilân edilmesi gerektiğini biliyorsunuz. Meselâ üniversitelerin sınav ve ders geçme mevzuatı sınav sonuçlarının ilân edilerek duyurulacağını söylüyor.
Meselâ Devlet Memurları Kanununun 51. maddesi memuriyete giriş sınav sonuçlarının ilân edileceğini söylüyor.
Ancak son yıllarda ilân yerine muhataba bildirme ya da tebliğ usûlü uygulanmaya başlandı ve gittikçe yaygınlaşıyor.
Bu yanlış uygulamaya maalesef, internet teknolojisinin gelişmiş olması da alet ediliyor.
İlanen duyurma ile muhataba tebliğ arasında ne fark var?
İlân alenîleştirme demektir.
İlân edilen sonuçlar alenîleştirilmiş ve herkesin bilgisine açılmış olur.
Sadece muhatabına duyurulan sınav sonuçlarından ise, diğer kişiler, ilgili de olsalar haberdar olmazlar.
Sınav sonuçlarının ilgili herkese ilân edilmesinin çok faydaları var.
Her bir aday, rakiplerinin kimler olduğunu bu yolla bilebilir.
Her bir aday rakiplerinin performansını denetleme ve dolayısıyla sınav sonuçlarında hile olup olmadığını inceleme imkânına sahip olur.
Her bir aday kendisinin ve rakiplerinin aynı sınavın önceki aşamalarında ve tekrarlarında hangi adayın ne durumda olduğunu izleyip denetleme imkânı da bulur.
Akla gelebilecek tek mahzur, özel hayatın gizliliği ve kişisel verilerin korunması meselesi ile ilgili olanıdır. Ancak bir kişinin bir sınava girmiş olup olmadığı hususu o kişinin özel hayatına ilişkin bir bilgi değildir.
Aynı şekilde bir kişinin bir sınavdan kaç puan aldığı, geçip geçmediği ve rakiplerinin arasındaki başarı durumu da özel hayat kapsamında değildir.
Aksine, rekabet rakiplerin birbirini murakabe etmesini gerektirir. (Zaten murakabe rakip ve rekabet ile aynı kökten gelir).
Ayrıca, alınacak bazı tedbirlerle hem bir yandan sınav başarısı türünden kişisel verilerin yetkisiz kişilerce derlenip saklanmasının önüne geçmek ve hem de diğer taraftan sınav sonuçlarını herkese ilân etmek mümkündür.
Elhasıl, sınav sonuçlarının ilânı faydalıdır.
Ama bu kurala ve gerekliliğe uyulmuyor. Üstelik bu konuda kötü bir teamül oluşmaya başladı.
Böylece;
Kamu düzeni ihlâl ediliyor.
Kamu denetimi engelleniyor.
Kamu otoritesinin güvenilirliği tartışmalı hale getiriliyor.
Oysa Anayasa devlete hukuk devleti olmayı emrederken öncelikle denetlenebilir olmayı emrediyor. Denetlenmek istemeyen Bakanların, Üst Kurul üyelerinin ve bürokratların hukuka ve hukuk devletine inanç ve itimatlarını sorgulamak hakkımız.
Denetlenebilir olmayı istemeyen hocaların ve öğrencilerin hakperestliğini ve hukukşinaslığını da sorgulayabiliriz.