AKP’nin itirazı üzerine yenilenen ve AKP’nin kesin ve net mağlûbiyeti ile sonuçlanan son İstanbul seçimiyle ilgili sağlıklı değerlendirme için gerekli süre her halde geçmiştir.
Yenen bellidir, Ekrem İmamoğlu fenomenidir. Zaten şahsen kendisi yendiğini kabul etmiyor. “Yarıştı, öne geçtik, görevi devraldık” diyor. Bu onun şahsî olgunluğudur. Hem doğrudur da. AKP seçmeni yenilmiş değildir meselâ.
Yenilen kimdir?
- Gazete ve TV’lerden oluşan geleneksel medyadır.
- Kara para ile paralanmış ve siyasî iğfallerle kirlenmiş basın mensuplarıdır.
- “Ne olursa olsun iktidarda kalmalıyız” diyenlerin kudret=iktidar siyasetidir.
- “Bu devran bir gün değişebilir” diye düşünmeden siyasetçi gibi davranan ve değişeceğini görünce ne yapacağını bilemeyen bürokratlardır.
- Yapıştığı devletin altında kalan güya sivil ve dinî, ama aslında arpacı grupların aparıcıları ve onları “biz olmazsak siz olmazsınız” diye kandıran samimiyetsizlerdir.
- Ortak dinî değerleri siyasete alet edenlerdir. Milletin minaresinden süngü yapıp safdil mü’minlerin eliyle ve “askerimsin, hücum et” emriyle siyasî hasım ettiği yarı millete batıranlardır.
- Ortak vatanı ve yekvücud milleti tekelci siyasetlerine alet edenlerdir. “Vatanı biz seviyoruz, bizi sevmeyen vatanı da sevmiyordur, defolsun gitsin” diyen defolu devlet kafasıdır.
Oh olsun, sırtları güneş görmesin İnşallah.
***
Ayrıca bazı notlar tarihe mal olmalı.
AKP sözcüsü Ömer Çelik seçim değerlendirmesinde şöyle söylemiş:
“Kimin kazandığından daha önemli olan demokrasinin kazanmasıdır. Millî iradeyle kavga edilmez. Millî iradeye tabi olunur.”
Bu cümlelerdeki “kavga edilmez” hükmündeki gizli özne yerli yerine konulduğunda bu sözcünün aslında kimin sözcüsü olmadığı(!) da anlaşılıyor.
Ama sözcünün şu cümlesi işin çok farklı bir boyutunu anlatıyor:
“Yirmi beş yıllık bir iktidar el değiştirirken demokratik olgunluk gösterilmiştir. Buna önderlik eden de sayın cumhurbaşkanımızın tavrı olmuştur.”
(Neden yirmi beş yıllık iktidar? Demek AKP Refah’ın devamı imiş. Duydunuz mu bizdeki kamburlar!)
AKMHP cumhurbaşkanı ne yapabilirmiş de lütfetmiş yapmamış? Ne yapmayabilirmiş de lütfedip yapmış? Onu da demokrasiye itikatsız diğer kamburlar bulsun artık.
***
Millete ve kardeşlik hukukuna bakan yönüne gelince:
23 Haziran seçim sonuçlarının net olarak tescil ettirdiği şey şudur:
Bu seçim, anarşi bahane edilerek başlatılan ve 1982 Anayasasının getirdiği yasaklarla katmerlendirilen 12 Eylül 1980 zulüm kuyusunun dibini bulduran 1987 referandumu gibidir. Malûm, o zulüm yedi yıllık inişten sonra, yasakları kaldıran referandumla başlayan yedi yıllık çıkışla durdurulabilmişti.
Evet, 15 Temmuz bahane edilerek başlatılan 20 Temmuz KHK süreci ile devam eden siyasete hukuku katlettirme inişi bitti, siyasetin hukuku tamir ettirme çıkışı başladı.
Bize düşen, adaleti ve liyakati istemektir. Hürriyeti istemektir. “Konuşan Türkiye”yi istemektir. Konuşmaktır, yazmaktır, yazı paylaşmaktır.
Hem de “bir lider” aramadan. Bizzat ve şimdi. Israrla ve ümitle.
Silkelemeden düşmez.