Ön not: Bu yazıda maksadımız, köşe komşumuz Fıkıh Günlüğü yazarı Süleyman Kösmene ile rekabet etmek değildir. Maksadımız muş/müş, mış/miş gibi yapan siyasetçiye “samimi ol, net ol, mert ol, mert” demektir.
Mezarlıkların ve mezarların düzeni, orada yatanlar hakkında fikir verir. Meselâ bir mezar taşında ne yazdığı, o mezarda yatan için de, orayı ziyaret eden için de önemlidir.
Müslümanların naaşı kabre sağ omzunun üzerine doğru konur. Mezarın yönü de mevtanın yüzü bu pozisyonda iken kıbleye gelecek şekilde kazılır.
Peki Müslümanların kabirleri neden kıbleye dönüktür?
Cevabı nettir: Duâ isabet etsin diye!
Zira kıblede Kâbe-i muazzama vardır. Namaza duran da tavafa dönen de bilir ki Kâbe dünyanın manevî merkezidir. Kâbe’den batıp dünyanın altından çıkan manevî sütun ise dünyanın ve dünya merkezli kâinatın manevî ana direğidir.
Bütün mü’minlerin birbirlerine duâsı o manevî ve parlak sütun etrafında toplanır ve oradan diğer mü’minlerin kalbine/kabrine akseder.
Yönü kıbleye düz gelen bir kabirde yatan, yüzünü Allah’a ve diğer mü’minlere dönmüş yani duâ alıcılarını açmış olur.
Ölmüş birine duâ edenin Kâbe’ye dönüp yaptığı duâ, kendisi nerede olursa olsun o nuranî sütuna ulaşır, oradan yansır ve mevtanın ruhuna değer.
Ölmüş gitmiş biri hakkındaki bir duânın kabul olabilmesi için sadece duâ edenin kıbleye dönmesi ve mevta için Allah’tan rahmet istemesi yetmez.
Kendisine duâ edilenin de kıbleye yatırılmış olması gerekir ki duâ boşluğa gitmemiş ve muhatabına ulaşmış olsun.
Şimdi, son zamanlarda çokça görülen ve hatta adeta moda olan bir uygulamaya bakalım:
Bazı siyasetçiler ve siyasî hedefleri olan bazı dindar görünümlü zevat, M. Kemal’i sevmekle ya da seviyormuş gibi görünmekle yetinmiyor. Israrla M. Kemal’e duâ ediyor ve ettiriyor.
(Zaten bizim de sevene bir lâfımız yok ve olamaz. O bir gönül meselesi. Derdimiz “…muş gibi” yapanla!).
Bu duâcılardan bazıları Anıtkabir’in yönünün kıbleye dönük olmadığını bilmiyor. Bazıları ise durumu biliyor, hem de çok iyi biliyor, bu duâsında bile bile ısrar ediyor. Ama her atış karavana!
Bu duâcılara soralım: Sizin ardıllarınız da sizin kabrinizi kuzeye, batıya ya da doğuya çevirse kabul eder misiniz? Kâbe’ye dönük olmayan mezarınızda rahat eder misiniz?
İmanda samimî iseler elbette “haaaayıııır” diyecekler.
O zaman soralım:
Bu ne: Perhiz!
Peki bu ne: Lahana turşusu!
Eh ne diyelim. Afiyet olsun…
***
Bu yazıyı okuyanlar şu yazıyı da okusunlar: http://www.yeniasya.com.tr/ahmet-battal/anitkabirin-yonunu-kibleye-cevirmek_212265