"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kalben buğz edenler ve dilsiz şeytanlar-2

Ahmet BATTAL
14 Mart 2019, Perşembe
Son yazımızda kötülüğe karşı durma bakımından “eliyle düzeltmek”, “diliyle düzeltmek” ve “o kötülüğü kalben kötülük olarak görmeye devam edebilmek” şeklinde sıralanan üç duruş basamağına atıf yaptık.

Ve en alt basamak olan “kalben buğz etme”nin “bilerek ve isteyerek susmak ve elle ya da dille müdahale edebilmek mümkün iken buğzla yetinmek” anlamına geldiği hallerde bunun bir “karşı duruş” değil bir tür “dilsiz şeytanlık” anlamına gelebileceğini yazdık.

Umduğumuzun üzerinde yorum ve eleştiri geldi. Konu mühim zira.

Bu sebeple bugün de bu yorum ve soruları değerlendirelim.

Öncelikle biz yazımızın sonuna “soru zor, cevabı bizce şimdilik şöyle … ne dersiniz” şüphe cümlelerini bu yüzden eklemiştik. İkazlar için Allah razı olsun.

* Şemsettin Bey şöyle diyor: “Elden kasıt öncelikle devlettir” demek yalın kalıyor. İcabında devlete yardımcı olmak ve hatta devlet çökmüşse yeniden ayağa kaldırmak için mazideki kuvâ-yı milliye gibi inisiyatifler almak mümkün ve gereklidir.

Cevabımız: Elbette bu meselenin çok yönü var. Biz sadece bir kısmını ve üstelik soru sorarak ve “aklınıza misafir” olarak yazdık. Ehli de gerisini “hüküm kurarak” yazsın.

* Ankara’dan Av. İbrahim Bey şöyle diyor: Üç basamak bildiren hadis-i şerif karşısında hadis olduğu kaynaklarda zikredilmeyen ve bir kelâm-ı kibar olarak bilinen bir sözü koyup da sadece susmayı şeytanlıkla özdeş görünce yanlış ve ağır bir mana verilmiş olmuyor mu?

Cevabımız: Cümlemiz aynen şöyleydi: “Haksızlık karşısında gereğini yapabilecekken konuşmakla yetinen, haksızlığa ortak olmuş olur. Konuşabilecekken susan ve kalbinden buğz etmekle yetinen ise dilsiz şeytan haline gelebilir.”

Sorudaki şekilde bakınca bu cümlelerdeki mana yanlış anlaşılabilir.

İtiraz haklı. Daha iyi ve daha doğru mana için şöyle dememiz gerekiyormuş: “Konuşabilecekken susmakla yetinen ve nefsini ve çevresini ‘ben de vazifemi kalbimden buğz etmekle yapıyorum’ diyerek avutan, ama bir yandan da aslında zalimin zulmüne bir sebeple ya da bir bahaneyle taraftar olan ise dilsiz şeytan haline gelmiş olabilir.”

* Ankara’dan Halil Samioğlu soruyor: Zalim zulmetmediğinde “iyi” olur mu? İyi olan zalim var mı? Zulme uğramayan mazlûm olur mu? Mazlûmiyet nereden gelir?

Cevabımız: Malûm, insanda potansiyel meleklik de şeytanlık da var. Yetişkin insanda ise “bazen o bazen bu” tecelli veya tesir ediyor.

Ancak bir kişi zulmü meslek haline getirmişse zulüm artık onun “eylemdeki ismi” olmaktan çıkıyor ve “onun sıfatı”na dönüşüyor.

Yani kişi “bir defa zulmeden” ve sonra tövbe eden biri değil de “sürekli zulmeden” ve tövbe etmeyen biri ise artık o kişi sadece “o olayda zulmeden/zalim” değil “sıfat sahibi” olarak “zalim”dir.

“İyi olan zalim” diye bir insan tipi olmaz. İnsan “bazı yönlerden iyi”, “bazı yönlerden kötü” olabilir ve olur.

“Zulmeden insan” ise meselâ tarihteki örneklerinden de görüyoruz ki bir yandan Müslüman olabilir ve bu sıfatı sebebiyle iyidir, ama zulmü ya da zalimliği sebebiyle de kötüdür.

Bediüzzaman’ın “hâkimiyetine müdahale tevehhümüyle, bazı dindar padişahlar, halife oldukları halde mâsum evlâtlarını katletmeleri” ve “insanın, cüz’î (küçük) ve zâhirî (görünüşte) ve muvakkat (geçici) bir hâkimiyeti için kardeşini ve evlâdını zâlimâne öldürmesi” cümleleri, adaletle hükmetmesi gereken halifenin bile zalimane işlerinin olabileceğini gösteriyor.

Mazlûm olmak kötü değildir, ama mazlûmiyete razı olmak da iyi değildir. Hatta nefsine zulmeden de bir mazlûm değil bir tür zalimdir.

Adalet, insan için, ne nefsine ve ne başkasına zulmetmemek ve zulme boyun eğmemektir.

Allah zulümden ve zalimden uzak eylesin.

Okunma Sayısı: 3454
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali Tam

    14.3.2019 20:17:22

    Ninovali Hz.Yunus AS gibi büyük bir peygamber 100 bin tevbesi kabul edilmis bir kavme peygamberlik etmis! " Ben zalimlerden oldum!" diyebiliyor da Ahirzaman insanlari sütten cikmis AK-Kasik mi?

  • Gündüz Alp-2

    14.3.2019 15:09:50

    Ne hazindir ki, kendini "dindar iktidar" olarak kabul ettirmiş, dini argüman ve dini söylemlerle iktidarını "ibka" etmeye çalışan ve dindar kitlelerin desteğini alan bir dönemde konuştuğumuz konu: Zulüm ve zalim, demokrasi ve hukuk, hürriyet ve adalet... Yani durumumuz şuna benziyor: Gemi su almış, yan yatmış batmak üzere, bizler, geminin direğini boyamakla meşgulüz. Menfi siyasetin siyasal çıkarları uğruna absürt ve muvazenesiz söylemleri toplumsal barış ve huzurumuzu tehdit eder düzeylere ulaşmıştır. Geleceğimizi de tehdit eden bu vahim gidişat karşısında elini (mesela seçimde rey kullanarak sandıkta, yazarak çizerek gazete, ellerini açarak duada), dilini (kavl-i leyyin ile çevresine iyi ve güzeli öğütleyerek, tavsiye ve nasihatte bulunarak), kalbini (içten, samimane 'kötülüğe buğz' ederek) kullanmak herkes için her zaman mümkündür. "Adavete muhabbet" ettiğimiz kadar birbirimize muhabbet etsek herhalde sorun yüzde elli çözülür. Yazınız için teşekkürler.

  • Gündüz Alp

    14.3.2019 14:50:51

    Sayın Battal, zalime ve zulme güzelleme yapmak mümkün değildir. İstiklal Marşı şairi: "Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem/Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem" diyor. Buradaki "Gelenin keyfi için" cümlesine bugün itibariyle pek çok anlamlar verebiliriz. Kötü ya da kötülük, zulüm veya zalim karşısında takınması gereken tavrı Hz. Peygamber (asm) gayet açık ve net bir şekilde ifade buyurmuş. Elin, dilin ve buğzun makam ve mevkileri farklı olsa da hem zulme hem zalime destek vermek, taraftar olmak bir Müslümanın bilerek ve isteyerek irtikap edebileceği bir cürüm olmasa gerektir. Mesela, gerçek isminden çok Haccac-ı Zalim olarak bilinen Emevi Valisi, adından ziyade "zalim" lakabıyla anılmaktadır. Zulüm ile âbâd olan yoktur. Zulmün hem nefse hem harice bakan yönleri vardır. Öyle ya da böyle de olsa "zulüm" katiyen iyi değildir, "zalime" destek çıkmak veballi bir iştir. En sâlim yol, zulümden de zalimden de uzak durmaktır.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı