İnternetten takip eden bazı dostlar “Ergenekon dâvâsında gelinen son durum hakkında neden yazmıyorsunuz?” diyorlar.
Yazarsak geç kalmış olmayacağız. Sadece “Biz zaten zamanında çok yazdık ve söyledik” diyeceğiz. O yüzden yazmaya ihtiyaç duymuyoruz.
Yeni Asya’nın yazdıklarının bir özetini Kâzım Güleçyüz’ün son yazılarından okuyabilirsiniz. Yeterli olur.
Ama bu vesileyle günceli ve geleceği yazalım.
Önce hatıralar:
Ergenekon dâvâsı başladıktan kısa süre sonra fark ettik ki dâvâ yanlış yöne gidiyor. İkaz ettik. Defalarca...
Bir şeyi daha fark ettik. O dönemde, “dindar” iktidarı destekleyen “dindar” bütün yayın organları, her hasma toptan hücum ediyor ve kurunun yanında yaşı da yakıyordu.
Hepsi, yayınlarında Kur’ân’ın “ve lâ tezirû vâziretun vizra uhra” adalet emrine, yani suçun ve cezanın şahsîliği ilkesine aykırı davranıyordu.
İzleyenler de o “yanlı yayın”lardan etkileniyor ve toplumun hiç de azımsanmayacak büyük bir kesimini “Ergenekoncu” olarak görüyordu. Fikirlerini ve siyasetini beğenmediği insanları sırf “fikirleri yanlış” diye suçluyordu. Hasım görüp diş gösteriyordu. Sosyal barış bozuluyordu. Toplum kamplaştırılıyordu.
Yeni Asya böyle yapmadı. Fikre karşı, ancak fikirle mücadele edilebileceğini, suç işlemeyen insanların Ergenekoncu sayılmasının zulüm olduğunu anlattı. Sürekli olarak Kur’ân’ın mutlak ve tam adaletini hatırlattı. Mukabele-i bilmisil denilen kaide-i zalimanenin, yani “Siz bize bu zulmü yaptınız, gücü elimize geçirirsek biz de size yapacağız” türünden misliyle karşılık verme zulmünün işlemesinden korktuğunu anlattı. O yayınları yapanları da ikaz etti. Dostça...
Ama o dostlar ve onlardan etkilenen “ahmak dost ıtlakına masadak” bazıları, Yeni Asya’yı “Ergenekon’a destek vermek”le itham etti.
Aslında bu bir bahane idi. Herkes biliyordu ki bu haksız ithamların asıl sebebi, “dindar bir gazete” olarak Yeni Asya’nın, dindarların iktidarına kayıtsız şartsız biat etmemesi ve “herkes için adalet”i talep etmesi idi.
Biz o dostlara da küsmedik. Sadece “Boş sözlerle, çirkin davranışlarla karşılaştıklarında oradan çekip giderler” âyetinin hükmüne uyduk, onlardan ayrıldık.
Ayrılırken de rica ettik: Kardeş, utanacaksın, söyleme!
O kardeşlerin hepsi şimdi utanıyorlar.
Ama yeni “ahmak dostlar” türedi.
Bunlar da “herkes için adalet” istemeye devam eden ve iktidarı demokrat olmadığı için eleştiren Yeni Asya’yı, her ne demekse, “FETÖ’ye destek olmak”la itham ediyorlar. Demokratın ihtilâlciye destek olamayacağını, yani ithamların doğru olmadığını ve olamayacağını bile bile...
Bu dostların da derdi aslında aynı: İçlerinden “Siz iktidara muhalefet ediyorsunuz” diyorlar. Ama dilleri “Siz devlet düşmanlarına destek oluyorsunuz” diye saçıp saçmalıyor.
“İddialarınıza delil gösterin” diyoruz. Gösteremiyorlar.
Biz de yine Kur’ân’a uyuyoruz. Boş sözlerle ve çirkin davranışlarla karşılaştığımız yerde durmak istemiyoruz, onlardan da ayrılıyoruz.
Ve bu günkü samimî dostlara da nazikçe hatırlatıyoruz: Kardeş, galiba sen de utanacaksın, o halde böyle söyleme!
Not: Adalete hizmet edemeyen yalnız Kahraman’ların yanlış gündemi durumundaki “Anayasa’da laiklik olsun mu?” tartışmalarına dair de yazmıyoruz. Zira onu da zamanında yazdık. Ama “okumayı bilmeyen için, yazılmış hiçbir şey yoktur”!
Merak edenlere linki: http://www.koprudergisi.com/index.asp?Bolum=EskiSayilar&Goster=Yazi&YaziNo=967