İnsanlar dış görünüşü ile karşılanır ve içsel özellikleri ile ağırlanıp uğurlanırmış.
Mekânlar da öyledir. Girişleri önemlidir.
Bir zamanlar, çalıştığımız eski üniversitedeki odamızı ziyarete gelen bir dostumuz girişteki derbeder ve vizyonsuz hali görünce “bu nasıl bina girişidir, köhne lise binası gibi” diye nazikçe tepki göstermişti.
Yeni yapılan camilerde bu anlamda “görüntü”ye genellikle dikkat ediliyor.
Ama camileri planlayan mimarların gösterdiği hassasiyeti camilerin işletilmesi döneminde de sürdürecek ekiplere ve hatta belki bir zihniyet devrimine ihtiyaç var.
Biz iyi örnekleri verelim. İlgilileri anlar.
Yakınlarda uğradığımız bir caminin girişine hayırsever birilerince yerleştirilmiş olan standa, dileyen cami cemaatinin alıp kullanabileceği şekilde, ilk kullanıma hazır, temiz, ücretsiz çoraplar konulmuştu.
En önemlisi de bu iş hiçbir reklâm içermiyordu. Sponsoru belirsizdi. İhlâslı bir davranış. Muhatabını bilmiyorduk, ama tebrik ettik. Duâ da ettik. Yerine varmıştır.
Diğer bir örnek de şu:
Şehrin merkezî yerinde ve cemaati oldukça fazla olan bir caminin girişi dikkatimizi çekiyordu. Ne zaman girsek pırıl pırıl, tertemiz. Adeta giriş içeriden bile temiz.
Bunu nasıl başardıklarını merak ettik ve ilgililerine sorup öğrendik.
Meğer girişteki halıların desenleriyle aynı desende ve parça halinde yedekleri varmış. Giriş kısmı sık kullanıldığı için elbette sık kirlenirmiş, ama sık sık kaldırılıp halı yıkamaya gönderilirmiş ve yerine yedeklerden halı serilirmiş. Günde iki defa da süpürülürmüş. Böylece cemaat ne olduğunu anlamadan sürekli temiz bir halıya adım atmanın huzuruyla içeri girermiş. Temiz yere girdiği için de temiz girmeye gayret edermiş.
Ayrıca kapı ve merdiven tutamağı gibi sürekli el değdirilen kısımlar da düzenli olarak silinip temizlenirmiş.
Bu güzel örnekleri yaygınlaştırmak kolay.
Esasen daha fazla da örnekler var ve olabilir.
Yeter ki ilgililer Diyanet İşleri Başkanlığı’nın nasihatini tutsunlar. Tutmayanlar da hakkıyla ikaz edilsinler.
Bir de şunu merak ediyoruz:
Acaba cami temizliği ve tertip düzeninin denetiminde sadece ceza tehdidi mi gündeme getiriliyor? Ödül sistemi ve hatta yarışma acaba faydalı olmaz mı?