"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kefaletin sirayeti ve BDDK

Ahmet BATTAL
01 Kasım 2018, Perşembe
Uygulamada, kefalet; kira sözleşmelerinde, bonoda ve en çok da kredi kooperatiflerinin ve bankaların kredi sözleşmelerinde görülüyor.

Kefilin “asıl borçlu ödeyemezse önce onu icraya verin, alamazsanız bana gelin” dediği hallere “adi kefalet”, “asıl borçluyu icraya vermeden de bana gelebilirsiniz, ödemeye hazır olacağım” dediği hallere ise “müteselsil kefalet” deniyor.

Bir kefalet açıkça müteselsil kefalet değilse adi kefalettir. Zira kanun kefili koruyor.

Korumanın sebebi belli: Kefalet, genellikle, asıl borçluya ve alacaklıya faydalı ve fakat kefile zarar veren bir müessese. Zira genellikle bir bedel istenmeden yani asıl borçlunun hatırı için kuruluyor.

İktisadî olarak birbirine yakın olan kişilerin birbirine kefil olması normal. 

Ama arkadaşlık hatırına kurulan kefalette durum farklı: İş bozulup da kefilin kapısı çalındığında bozulan güven duygusu çoğu zaman arkadaşlığı da bozuyor.

En ciddî sıkıntı da şirket borcuna kefalette ortaya çıkıyor.

Kurumsallaşamamış şirketlerde şirketin borcuna genellikle şirketin büyük ortağı/ortakları ve yöneticileri de şahsen kefil oluyorlar. Böylece “sermaye şirketlerinde şirketin borcundan kanunen sadece şirket ve o da kendi sermayesi/malvarlığı ile sorumludur” kuralı esnetiliyor ve ortaklar da sözleşme gereğince belli borçlardan sorumlu hale geliyorlar.

Uygulamada, bilhassa banka kredilerinde, büyük ortaklar ve hatta bütün ortaklar, kredi sözleşmelerini -hem de müteselsil kefil sıfatıyla- imzalıyor.

Böylece bankalar, ortakların ve yöneticilerin şirketin içini boşaltması ve kredi borcunu ödememesi ihtimaline karşı kendilerini güvence altına almış oluyorlar. Buraya kadar tamam.

Ama uygulamada sık sık başka bir problem çıkıyor.

Bankalar, kefilin imzasını, borçlunun bankadan aldığı ve alacağı bütün krediler için kefalet imzası olarak kullanmak istiyorlar. Sözleşmeleri buna göre yazıyorlar ve hesapları buna göre tutuyorlar.

Oysa kefiller, çoğu zaman, belli miktarlı somut bir kredi borcu sebebiyle kefil olduklarını ve borçlunun bu kredi borcu bittiğinde kendi kefaletlerinin de bitmiş sayılacağını zannediyorlar, varsayıyorlar.

Borçlu gerçek ya da tüzel kişi kredi borcunu ödeyemeyip de tökezlediğinde, bankalar, bu borçlunun bütün kredi sözleşmelerindeki bütün kefilleri icraya veriyor ve hepsini birden köşeye sıkıştırarak alacağını bir şekilde almaya çalışıyor.

Kefiller “ben bu krediden sorumlu değilim, benim kefili olduğum kredi geri ödenmişti” dese de çoğu zaman mahkemeye derdini anlatıncaya kadar iş işten geçmiş oluyor. Banka alacağını bir şekilde haklı-haksız tahsil etmiş ya da en azından haciz yapmış oluyor. Ama borçlu ve kefilleri arasındaki ihtilâf adeta bir iktisadî kan dâvâsına ve ömür boyu sürecek bir problem yumağına dönüşüyor.

Çare belli: Kefaletin sirayeti ile ilgili sınırları düzenleyen mevzuatı yeniden ve net şekilde yazmak gerekiyor. Ayrıca bankaları hizada tutmak üzere bu konuda da denetlemek şart.

Bunun için de asıl görev önce Türkiye Bankalar Birliği’ne ve Türkiye Katılım Bankaları Birliği’ne düşüyor.

Ancak biliyoruz ve korkuyoruz ki bu Birlikler hemen hemen her konuda olduğu gibi bu konuda da kendi üyelerinin menfaatini üstün tutacaklar.

O halde asıl görev Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na ve Kurulu’na düşüyor.

Ya da Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne… Eğer hakikaten varsa ve çalışıyorsa!

Okunma Sayısı: 2370
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı