"Kilit taşı hanginiz” başlıklı son yazımızda kemerli taş köprünün birbirine yaslanarak ve birbirine destek olarak sağlam bir köprü oluşturan taşlarından birini yerinden sökmenin o köprüye de o taşa da zarar vereceğini yazdık.
Sosyal organizasyonlarda ve bu kapsamda sayılabilecek dinî cemaatlerde sinerjinin tesanütten kaynaklandığını ifade ettik.
Şahsı fazlaca öne çıkarılan ve böylece bir tür gizli gurura sürüklenen kişilerin, kendileri iyi niyetli de olsalar, grubun insicamını bozacaklarını ve sosyal dokuda sarsıntıya sebep olacaklarını anlattık.
Bir okuyucumuz sosyal medyadaki yorumunda “yukarıya çekilip köprüden sökülen taşlardan yeni bir köprü yapmak mümkün olabilir mi?” diye sordu.
Yani “ana yapıdan ve gruptan ayrılan ya da ayırılan kişiler yeni ekipler kurarak yeni ana yapılar ya da yavru yapılar meydana getirebilir mi?” demek istedi. Cevaplamaya çalışalım.
Ana gruptan ayrılan ve etrafına bir ekip toparlamaya çalışan kişiler iyiniyetli ve ihlâslı iseler asıl yapmaları gereken iş köprüden kopmamak, yani ana yapıya kuvvet vermeye devam etmektir. Zira ayrılmanın bahanesi çoktur, ama mazereti yoktur.
Ayrılanlar zaman içinde yüksek bir sayıya da ulaşsalar, hepsinin ayrılış sebebi ve hikâyesi ayrı olduğundan, yeni bir yapı oluşturmaları çok zordur.
Şöyle ifade edelim: Kemerli köprünün taşları durumundaki kişiler, meselâ on kişiden de ibaret olsalar, o on kişinin her biri en azıdan bir sayılır ve yan yana gelen on tane bir gibidir. Yani dayanışma içindeki o mütesanit on kişi, hakikatte binlerce kişi kuvvetinde ve kıymetindedir.
Oysa ayrı ayrı ayrılanların her biri, tek başlarına dokuz değerinde de olsalar, bir çizgi üstünde omuz omuza gelip birleşmeyecekleri için gerçekte alt alta yazılan birler gibi toplanırlar.
Hak etmedikleri “ferit makamı”na terfi ettirilen (!) bu münferit şahıslar da kendi aralarında bir grup haline gelebilselerdi ve onlar da sağlam bir kemerli köprü oluşturabilselerdi elbette güzel olurdu.
Böylece hem ziyan olmamış, hem de kurtulmak için üstünden geçilecek bir köprü arayan muhtaçlara yeni bir yol açmış olurlardı.
Keşke. Ama zor, hem de çok zor. Genellikle sonuç ziyan ve hüsran.
Bu ziyanı önlemenin yolu yok mudur?
Var:
Bize ait bir teori olan ve daha önce de yazdığımız “mıknatıs şahsiyetler teorisi”ni uygulamak.
Şöyle:
Sosyal organizasyonlardaki kişiler genellikle iki karakterde görünür: Lider fıtratlı mıknatıs şahsiyetler, etraflarına, demir gibi sebatkârlardan oluşan bir ekip toplar.
Ama her mıknatıs, yanlış yönden yakınlaşırsa diğer mıknatısı iter. Sonuç dağılmak ya da bölünmektir.
O mıknatıs şahsiyetleri uygun pozisyona getirerek birbirine kenetleyebilecek olan organizmaya sistem denir.
Sistemi ise ne mıknatıslar, ne de demir şahsiyetler kurar. Sistem kurarak mıknatıs şahsiyetlerin bir arada ve birlikte kalmasını sağlayanlara “âkil adamlar” denir.
Sistem tartışmasının yoğunlaştığı zamanlarda âkil adamlara daha çok ihtiyaç duyulur.
Âkil adamların adresi ise şahs-ı manevî ve meşverettir.