Son yazılarımızdan birinde, bizim için de geçerli bir riskten bahsettik: Okumadan yazmak.
Yine son yazılarımızın birinde siyasî ders için dinî kaynaklara da bakmanın öneminden bahsettik.
Bu kapsamda, Bediüzzaman’ın, imanî konudaki esaslı eserlerinden biri olan Âyet-ül Kübra’da, doğrudan güncele de ışık tutan siyasî bir hüküm ve ders de verdiğini anlattık.
Bediüzzaman, o yazıda aktardığımız cümlelerinde, özetle, padişahların kardeşlerini ve evlâtlarını öldürmelerini “zalimâne” olarak nitelendiriyor.
Tam da bu yazılarımızın yayınlandığı günlerde, Yavuz Bahadıroğlu’nun 2014’te Nesil Yayınlarından çıkan “Osmanlı’da Şehzade Katli”-“Devlet mi, evlât mı?” adlı kitabı elimize geçti.
Kitapta, -adına yakışmayacak biçimde- şehzade katli konusuna pek fazla yer verilmemiş. Sadece 90 ila 94. sayfalar arasında bazı bilgiler var.
Kitapta adalet üçe ayrılmış: Adalet-i tamme, adalet-i mahza ve adalet-i izafiye. Ancak bu ayrımın kaynağı hakkında bilgi ve atıf yok.
Kitapta, Bediüzzaman’a ait olan “adalet-i mahza kâbil-i tatbik iken adalet-i izafiyeye gidilmez, gidilse zulümdür (tam adaletin uygulanmasının mümkün olduğu durumlarda göreceli adalete göre hüküm verilmemeli, verilirse adalet değil zulümdür)” hükmü de zikrediliyor.
Ama öte yandan da kitapta bazı yerlerde Osmanlı Tarihi uzmanı ve Hukukçu Prof. Dr. Ahmet Akgündüz’e de atıf yapılarak, padişahların evlâtlarını öldürtmeleri hakkında “adalet-i izafiye”dir deniyor.
Ayrıca kitapta bu uygulamanın Osmanlıya özgü olmadığı zikredilerek kardeş katlinin devleti ve düzeni korumak ve fitneyi engellemek amacıyla yapıldığı, yani bir mecburiyetten kaynaklandığı ve o günün şartlarında bakıldığında gerekli görülebileceği iddia ediliyor.
İleride ortaya çıkabilecek fitneyi engellemek adına şimdiden bazı masumları öldürmenin (muhtemel hakkı elde etmek adına mevcut hakkı ihlâl etmenin) kadere müdahale meselesi ve masumun hakkını koruyucu adalet yönünden izahı ise yapılmıyor.
Çıkabilecek fitneden zarar görebilecek binlerce insanın muhtemel hakkını korumak adına da olsa mevcut hakkı ihlâl etmenin devlete duyulacak olan güveni bitirici etkisinden ve zararından söz edilmiyor. “Hak haktır, büyüğüne-küçüğüne bakılmaz” kuralına da atıf yok.
Daha da önemlisi kitapta Bediüzzaman’ın bu kardeş katli uygulamalarının “zalimâne” olduğu yolundaki tesbitine yer verilmediği gibi, bu konuda kalem oynatmış olan başkalarının Risalelerden yola çıkarak yaptığı tesbitlere de atıf yapılmıyor.
Yani özetle, “okunmadan yazılmış bir kitap” dense yeridir.
Yazar Risalelere hiç atıf yapmamış olsaydı üstünde durmak gerekmezdi.
Ama Bediüzzaman’ın adalet anlayışına da yer verilen bir kitapta Bediüzzaman’ın “zalimâne” dediği bir cinayet türüne “zalimâne” diyememek, iyi niyetten de kaynaklansa, eleştiriyi hakediyor.
Elbette yeni baskılarda düzeltilmesi umudu ve teklifiyle...