Birkaç yazıdır, vahim gidişata dur demek hususunda medeni cesaret gösteremeyen, konuşmayan, ama kendince demokrat geçinen hukukçulardan söz ediyoruz. Ve haklı olarak tenkit ediyoruz.
Bir akıllı(!) nihayet sordu:
Konuşmamaları gidişattan memnun olmalarından olamaz mı? Demek ki sizin gibi düşünmüyorlar. Nereden biliyorsunuz konuşmadıklarını? Niye zorluyorsunuz? Neye zorluyorsunuz?
Cevabımız net:
Adalet meselelerinde gidişattan memnun olan hukukçunun –varsa- diplomasına bir mühür de siz vurun! Patatesiniz yok mu?
Memnun olmayan hukukçuların çoğu tasnif ilminden habersiz. Kafaları karışık. Çoğunun da kavram dünyaları kıt. Girift konuları kavramaya da anlamaya da yetersiz. Ufukları daraşık.
Büyük ekseriyetin durumu ise şu: Size-bize konuşuyorlar. Hem de bizim gibi konuşuyorlar. Ama konuştukları aleniyete çıksın, tedavüle girsin istemiyorlar. Zira korkuları galip geliyor.
İşte bir örnek:
Bir profesör. Meslektaşımız. Emekli. Siyasetle aktif olarak ilgilenmiş ve ilgilenmeye devam ediyor. O kadar ki yakasında partisinin rozetini taşıyor. Hemen hemen her gün Meclise uğruyor. Günlük olarak gazeteleri takip ediyor. (Bu yazıyı da okuyacağından eminiz.).
Uzun uzun sohbet ediyoruz. Adaletsizlikten şikayet ediyor. OHAL’i eleştiriyor. AB sürecinin kötü gidişine kızıyor…
“Bunları bir de yayınlanmak üzere Yeni Asya’nın muhabirine söyler misiniz” diye soruyoruz. “Olabilir, bakalım” diyor. Ama olabilemiyor!
Bir başkası. Bir avukat. Meslektaşımız. Dernek yöneticiliği de yapıyor. Savcıların “bu da …öcü” dediği kişilerin “tabanı”nda yani “ibadet” kısmında bulunanların büyük ekseriyetinin masum olduğuna o da inanıyor. Sohbetimizde bunu ifade de ediyor. Hatta o …öcülerden vekalet de alıyor.
Ama basına konuşmuyor. Hatta sosyal medyaya bile konuşmuyor. Yazmıyor. Müstear isimle bile.
Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Bu yüzden korkanları eleştiriyor ve sayıca az görünen ama hiç değilse tarihin istikbalini kurtaran “ilkeli cesaret” sahiplerini sık sık tebrik ediyoruz. Aldıkları dualara da ortak olmak istiyoruz.
Bir okuyucumuz soruyor: İlkeli cesaret ne demektir?
Cesaretini ilkeler üzerine oturtarak doğru yerde ve doğru zamanda kullanan kişinin cesareti ilkeli cesarettir. Ki, buna şecaat de denir.
Şecaat sahibi cesaret duygusunda ifrat etmez. Yani tehevvüre kapılmaz, cesaretiyle zulmetmez. Tefrite de düşmez. Yani korkmaması gereken yerde ve zamanda korkaklaşmaz.
Tarih, zalimlerden başka, korkakları da yazacak. Ayrı ve kalın bir ciltte...